hala yaşadığınızı, ölmüşseniz de cennet'ten başka bir yerde olamayacağınızın kanıtıdır.
öyle bir an gelir ki, mideniz kazınır, yemiyorum lan dersiniz, ama daha bi fazla acıkırsınız. anneye yakalanmadan fıtı fıtı ** mutfağa gidersiniz, dolap kapağını büyük umutlarla açarsınız.
acaba akşamdan kalan pilav ya da makarna mı var? yoksa etli bir yemek mi?
hiçbirini bulamazsınız.
gözünüze mükemmel kırmızılıkta bir domates, ve üst raftaki peynir dilimleri çarpar. eh napalım diyerek moral bozukluğuyla alır, ardından, düşen morali biraz tazelemek adına, domatesin kabuklarını soyarsınız.
ekmek arasına malzemeleri koyduktan sonra bir bardak da kola alırsınız yanına. asidi kaçmıştır, geri dökersiniz lavaboya. dökmelisiniz, dökün!
ilk ısırık çok önemli, hafif bir cheeseburger yiyor edasında ekmeği ellerimizin arasında sıkıştırıp ısırırız, ve işte o an. tuzlanmış, ince dilimlenmiş kabuksuz domates, ve yine ince ince dilimlenmiş peynir dilimleri.
acıktım anasını satayım ya, olmaz olsun böyle entry, nerde benim domatesim?