türkiye'de ne dindarların ne de din karşıtlarının gerçek anlamda istemediği şeydir. laiklik diye mangalda kül bırakmayan taife ne hikmetse diyanet işleri başkanlığı'nı kurmakta bir sakınca görmemiştir. devletin bir dinin, bir mezhebine bir kurum açması ve o kurumun her bir üyesine her yıl tonlarca para ödemesi bir çelişkidir. laikliği sadece başörtüsü karşıtlığı sananlar nedense işin bu boyutu üzerinde düşünmek istemezler. peki devlet niye yapıyor bunu? neden binlerce imama her ay maaş ödüyor ve neden binlerce caminin elektrik ve su masraflarını bir şekilde karşılıyor?
çünkü efendim, korkuyor. müslümanların kendi mabedini özgürce inşa edip kendi imamını seçmesinden, kendi seçtiği imamın arkasında namaz kılmasından, kendi seçtiği imamın hutbesini dinlemesinden korkuyor. tabi ki, bir zamanlar bunların hepsi yasaktı. ancak cumhuriyet tekamül ettikçe dine yönelik bu baskıları sürdüremeyeceklerini anladılar. ancak başıboş da bırakamazlardı...çünkü müslümanların bir şekilde bu camiler yoluyla bir araya geleceklerini örgütleneceklerini ve eninde sonunda bir sivil toplum kuruluşu haline geleceğini biliyordu. zaten cemaatler tam da devletin bu korktuğu şeyi gerçekleştirmişlerdir.
dindarlar da istemiyor laikliği...çünkü onlar da devletin imkanlarından faydalanmak, kendi mezheplerini diğerlerine dayatmak istiyorlar. diyanet işleri başkanlığı mensuplarına soracak olursanız, bu kurum olmazsa türkiye'de cemaatler birbirini yermiş...her bir cemaatin, grubun camisi farklı olurmuş...camileri ele geçirme mücadelesi yaşanırmış...
boş kaygılar bunlar...
devlet ne yaptığını biliyor ama dindarlar fena halde kandırılmışlar...
devlet dinden elini çeksin. kim nereye hangi dinin ve mezhebin mabedini açmak istiyorsa açsın. o mabede de istediği kişiyi imam, ya da dede olarak seçsin. istediği vakit, istediği kadar ibadet etsin. istedikleri gibi dernek ya da vakıf yoluyla örgütlensinler. orada suç işlemedikleri, şiddete başvurmadıkları sürece de ne yaptıkları kimseyi ilgilendirmesin.