Bu üniversite yurdunda otoriteye direnen bir yiğit "Bokçu"nun hikayesidir.
Ünivesitenin ilk yılında kaldığımız yurt, 4 katlı 200 küsür kişiye hizmet vermekteydi. Tuvaletler ve banyolar koridorlarca ortak kullanılmakta sıcak su ve elektrik sorunu çekilmekte ama buna karşı yurt yönetimi sorunları kulak ardı etmekteydi.
Bir sabah yurt yeni güne, temizlikçi kadının çığlığıyla uyandı. 1. katta vukuat olmuş zavallı kadını biz ta 3. kattan duymuştuk.
Hemen yurt, giriş katına aktı gördüklerimiz karşısında dona kalmıştık, kimliği belirsiz bir şahıs kendi katı dışkısını tüm aynaya bulamış ve kaçmıştı.Yurt müdürü o gün resmen terör estirdi, tuvaletleri kilitledi öğrencileri perişan etti.
2 gün sonra tam da müdür baskıcı zihniyetinin işe yaradığını düşündüğü sırada, o tanıdık çığlık yine yurt koridorlarını inletti.
Bu sefer temizlenmesi zor olsun diye alçı kaplı duvarlara da sürülmüştü pislik. Müdür başarız olmuş ve öfkeden kudurmuştu.
Yine tuvalet ve banyolar tüm yurtda 1 gün boyunca kilitlendi. Bu sefer müdür 1. katta bulunan öğrencileri kendi yanına alarak organize bir nöbet çizelgesi yapmıştı. artık olaylı koridorda nöbet tutulacaktı.
Tüm bu önlemlere rağmen bokçu eylemlerini 2 hafta boyunca sürdürdü, hatta bazı günler bokuyla duvarlara arapça yazılar yazarak 4. katta kalan filistinlilere doğru hedef bile şaşırttı, giriş katından gelen eşkal tarifleride kafaları karıştırıyordu.
Ve bir sabah müdür tüm insan hakları kurallarını hiçe saayarak tuvaletlerde 2 gündür gizli kamera olduğunu ve görüntüleri deşifre etmek için polise vereceği haberini yaydı. Bu bir yalan haberdi ama bokçunun telaşa kapılıp yurdu terketmeye çalışması onun sonunu getirecekti. Öylede oldu, 3 haftalık maceradan sonra bir simge haline gelmiş bokçu giriş katında oturan müdürün nöbet çizelgesinde yer alan ve sürekli yanlış verilerle bilgi muamması yaratan "içeriden" birisi çıkmıştı.
Yurttan atıldı hakkında dava açıldı ama efsanesi hala yurda yeni kayıt yaptıran öğrencilere anlatılmaktadır.