kendini ikiyüzlü hisseden... Bir insanın tadabileceği en kötü duyguymuş,onu fark ediyorum.
Sıkıntılarım var her insan gibi. Her insan gibi anlatmak,paylaşarak azalacağını düşünüp aldatmak istiyorum kendimi... Bir kişi aklıma geliyor. Çok sevdiğim,çok kızdığım,şüphe ettiğim,şüphe ettiğim için kendime kızdığım... Midemde kısa bir açlık bulantısı hissediyorum... Aç değilim. insanlara açım belki. Herkese gülümsüyorum,çok mutluyum.
Türk kahvesi gibiyim hep,en çok da bugün belki,bilemiyorum.
Gülücükler köpüğüm. insanlar bana yakın davranıp içimi ısıttıkça gülümsüyorum,köpüklü kahve oluyorum. Kahvenin köpüklüsü makbuldür ya... Tadım acı ama,bilmeyen köpüklerden dolayı tatlı sanıyor. Öyle siyah ki. Şeker ekliyorlar kimi zaman. Ama kahve hep acıdır,acımsıdır. Bazılarıysa sadece köpüğü,köpüğün ilk yudumdan sonraki geçiciliğini ve koyu renkli sıvı aromamı biliyorlar. Ya telvem? Yüreğimin en ortası orası. Bam telim. Tüm acılarım orada. içime oturmuş. içebilen buraya kadar içebiliyor en fazla. Sonra bırakıyor çoğu... Kimisi falıma bakma istiyor,izin veriyorum. Belki fincanın o büyük değişimi içimi temizler,her şey değişir,yeni yollar,balıklar önüme çıkar diye... Bir süre kapalı kalıyoruz öyle,sonra soğuyoruz. Açıldığında her şey ortada oluyor,yepyeni yollar... Ve sana önünde güzel şeyler olduğunu söylüyor falcı ve gidiyor...
Sen çok sonra anlıyorsun hayatın fincan olduğunu. Fincandaki kahve bitince yine doldurulur içine... Ama kahve içilip gidince biter... Ben kahveyim. Köpüklü biraz,cezveden taşamayan... Sert aromalı,acı,ağır telveli...
Hepimiz kahveyiz.