efendim günlerden bir gün lüzumsuz eve doğru 1 saatlik yolculuğu için kalabalık mı kalabalık
otobüsüne binmiş, değil oturmak, tutacak demir zor bulmuştur. velhasılı balık istifi dizilmiş
onca insanın arasında yapacak bişey de yok. sağındaki yavşağın solundaki kızı kestiğini görür.
herneyse dakikalar ilerledikçe bu lavuk bakışlara müteakip şöföre bişey sorma ayağına lüzumsuz'la
yer değiştirir. bakar ki otobüs çok kalabalık (puşt. gidemeyeceği zaten belliydi) vazgeçer, ne hikmetse
artık tam yanında duran hatunun tam arkasında motoru istop eder. ülen vaziyet içler acısı resmen.
artık tarif etmeye gerek yok. kızdan çıt çıkmıyo, rahatsız olmuş gibi bile davranmıyo. "sikerim banane"
der lüzumsuz. hakkaten de sevişgen çiftimiz baya bi süre öyle yolculuk etti. baya baya da otobüsün ön tarafı...
sonunda yaşlılardan "cık cık cık" diye sesler gelmeye başladı artık siz düşünün!
kız bi sağına baktı ki neredeyse otobüsün yarısı bu erotik macerayı seyrediyo, hatta bazı yaşlılar çekirdek
çitliyo bu sahneyi izlerken, bazı gençlerse bir an önce eve gitsek hallerinde, birden coştu kevaşe.
kevaşe- üüüüüffff! bunaldım. ayyyyh!!!
millet- ???? (iyiydik, bozmasaydın.)
kevaşe- (bana dönerek) şu çantanızı çeker misiniz lütfen!!!
lüzumsuz- nereye çekiyim bi de onu gösterin de önce.(ulan kevaşe yarım saattir elin herfiyle... tövbe! şimdi benim çantam mı dokundu sana)
kevaşe- sıkışıyoruz amaaa! (vaaay! şimdi öyle mi oldu! baya baya çantayı tekmeleyerek ilerledi lan.)
sonuç olarak ihale yine bize kaldı mnakoyum. elin oğluyle uygunsuz vaziyetlere gir. dönüp tek laf etme,
sonra dön bize "çantan şöyle de böylede....bik bik)
bu kadın milletinden korkulur valla!
ha yemedi kimse çanta muhabbetini ayrı.