anayasa mahkemesi

entry213 galeri video1
    3.
  1. hasan cemalin bugunku yazisinda sorguladigi kurumdur; Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi çok uzun yıllardır hastadır. Devletin bütçesinde, oluk gibi para yutan kocaman bir kara deliktir.
    Bu kara delik, aynı zamanda Türk ekonomisinin sırtına binmiş çok büyük bir kamburdur.
    Devletin iki yakası bu yüzden bir araya gelemez oldu. Hesabın kitabın tutmadığı bir ortamda enflasyon canavarı yıllar yılı istediği gibi at oynattı.
    Sosyal güvenlik sisteminin hastalığı bilinmesine rağmen birbiri ardından gelen hükümetler bu soruna el atmaktan kaçındılar. Gerekli siyasal cesaret ve kararlılık sergilenmedi.
    Hatta bazı hükümetlerin, tam tersine, hastalığı daha da azdıran -örneğin 1992'de emeklilik yaşını düşüren- popülist yollara saptıkları da görüldü.
    Sonuç, sistemin iflasıdır.
    Emeklisine, duluna, yetimine doğru dürüst hizmet veremeyen bozuk bir düzen... Ve ekonomik dengeleri sürekli olumsuz etkileyen bir kambur...
    Örneğin, sosyal güvenlik sisteminin geçen yılki bütçeye bindirdiği yük 23 milyar YTL idi. Bu yük, Milli Eğitim Bakanlığı harcamalarının iki katına eşitti.
    Eğer 2005 yılında sosyal güvenlik sisteminin 23 milyarlık böyle bir yükü olmasaydı, devlet bütçesi açık değil, tam 13 milyar YTL fazla verecekti. Bu miktarın da, geçen yılki Milli Eğitim bütçesine eşit olduğunu belirtelim.
    Tablo böylesine vahimdir.
    Deniz bitince, tabii IMF'nin de devreye girmesiyle, sosyal güvenlik sorunu bir yapısal reform olarak geldi, ekonomide gündemin baş sıralarına oturdu.
    Erdoğan hükümeti, gecikmeli olarak, biraz da gönülsüzce bu soruna el attı. Ama sonunda, reform yanı törpülenmiş olsa da, bir başlangıç adımı olarak sosyal güvenlik reformu yapıldı.
    Hiç yoktan iyidir dedirten bir gelişmeydi bu. Emekli Sandığı'nın, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun, Bağ-Kur'un tek çatı altında birleştirilmesi, bir yerde 'reformun ruhu'nu oluşturuyordu.
    Ancak bu yasanın 23 maddesi, Cumhurbaşkanı Sezer'le CHP milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü. Yüksek Mahkeme, bazı maddeleri iptâl etti, yürütmeyi de durdurdu.
    Kısacası:
    Sosyal Güvenlik reformu göçtü!
    Şimdi durum ciddi.
    Birçok bakımdan öyle.
    Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi henüz açıklanmadı. Ama ben yine de aklımdan geçen bazı soruları sıralamak istiyorum.
    Sırf sesli düşünmek için.
    Örneğin bu ülkede bir yasama organı, halkın oylarıyla seçilmiş bir Meclis, devlet memurları hakkında yasal bir düzenleme yapamayacak mı?..
    Bir başka soru:
    Anayasa Mahkemesi'nin sayın üyelerinin, bu kararla aynı zamanda kendi emeklilik haklarıyla ilgili bir konuda karar vermeleri ne kadar doğrudur?
    Çünkü bu karar sayesinde emekli oldukları vakit, bir takım avantajları onlar da kaybetmemiş olacaklar, öyle değil mi?
    Bu soru da aklıma takılıyor.
    Biliyorum, Anayasa Mahkemesi'yle ilgili hukukta görevsizlik kararı diye bir şey yok. Ama yine de böyle bir soru aklıma takıldı işte...
    Bir başka soru:
    12 Eylül'den kalma mevcut Anayasa'yla bu ülkede nereye kadar reform yapılabilir?
    Yinelemek gerekirse:
    Sosyal güvenlik reformu yaşamsal bir konu. Bu reform yapılmadan, devletin hesabı kitabı tutmaz.
    Bu reform yapılmadan, bu ülkenin emeklisine, duluna, yetimine doğru dürüst hizmet götürülemez.
    Yine bu reform yapılmadan, devletin kendi bütçesinden eğitime, sağlığa, toplumsal projelere doğru dürüst paylar ayrılamaz.
    Yazık!
    http://www.milliyet.com.t...06/12/21/yazar/cemal.html
    0 ...