sevgi ve korkunun iç içe geçtiği dinsel inanışların herkes tarafından kabul görmesini beklemek doğru olmayacağına göre her insanın isa, musa, muhammed ve diğer peygamberlerden herhangi birini ya da tümünü sevmiyorum demesi de normaldir.
fakat başlığın açılış biçimi bile, aba altından sopa gösterircesine korku ve bilinmeyenin tehdid unsurunu içermekte. başlığı açan arkadaşın açıklayıcı yazısı ise tamamen bunu içermekte.
insanların inançlarıyla alay etmediğiniz sürece ve inançlarınızla insanlara dolaylı ya da dolaysız baskılar kurmadığınız sürece hayatın akışı normal gidiyor. ancak tarihsel birikimlerimiz bunun pek de böyle olmadığını göstermektedir. sorun sadece sevip sevmemeyle ve bunun aleni beyanıyla sınırlı kalmadığı gibi asıl dert, senin dinin veya senin dinsizliğin benimkinden iyi değildirle başlayan ve devamında sende bundan olacaksın, olmaz isen başına şunlar gelebilir türüyle devam eden tarihsel tekerrürler silsilesi insanlığın en büyük girdabıdır.
elbetteki bunun türlü türlü nedenleri sıralanabilinir. Ancak burada benim açımdan söylenmesi gereken temel nokta şudur;
-tarihsel olarak sömürü 3 saçayağı üzerine kurulmuştur. bunlardan birincisi geçmişte millet, bugün ulus diye algıladığımız iç içe geçirilmiş kavramsal olgu. ikincisi, çocuk ve kadın ve üçüncüsü de dinlerdir.
bunlar hem bugünün, hem dünün tarihsel egemenlik araçlarıdır. yeni insani toplumsal kurguların, çekirdek aile'de buna dahil olmak üzere (bu kale çökmüştür) bu zeminleri aşan noktadan yapılması insanlığı bir adım daha mutluluğa yaklaştıracaktır inancındayım. bunu ben görürmüyüm? - sanmıyorum. ama insanlığın er geç buna muktedir olacağına olan inancım oldukça güçlüdür.