altı üstü feysbuk hikayesi işte diye izlemeye başladığım ama daha açılış sahnesinde beni çarpan film olmuştur. filmi izlememdeki tek amaç girişimcilik dersime motivasyon katabilecek olması idi. çok fazla bişey beklemiyordum ama filmin sonunda sinema sanatına bir kez daha hayran kaldım. öncelikle filmin yönetmeni david fincher'i kutlamak lazım.
filmi izlemeyen okumasın
mark'ın hikayesini az çok biliyordum filmden önce ve bu elemanı pek de sevmemiştim. tipi başta çok itici idi ve ezik birisi olduğunu düşünüyordum*. filmden sonra ise artık eminim. mark'ın ikizlerin fikrini çaldığı da kesin bence ve en yakın arkadaşına attığı kazıkta tescilli. facebook'u sıkıştığı üniversite kampüslerinden çıkartıp tüm dünyaya yayan ve dolayısı ile facebook yapan kişinin sean parker olduğu su götürmez bir gerçek. özellikle the'yı atın sahnesi muhteşemdi. bu arada keşke filmin de the'sını atsalarmış*, çok güzel bir gönderme olurmuş. bunlar daha 1 milyon dolar kazanmayı hedeflerken facebook'un potansiyeli gören ve 1 milyar dolar hedef koyanda sean'dı. eminim ki gerçek hayatta da böyle olmuştur. ayrıca filmde geçmeyen başka şeylerde olmuştur gerçek hayatta. bu çocuğun arkasında hangi güçler, hangi küresel firmalar, hangi gizli servis örgütleri vardır, kimbilir? bir noktadan sonra öyle elini kolunu sallayarak, ev partileri düzenleyerek o firmayı büyütmezler sana. filmde bu noktanın pas geçilmiş olması büyük kayıp. sean parker'ın ana katalizör olduğuna şuradan da eminim ki eleman napster'ın kurucusu imiş. bu napster'ı yeniler bilmez ama kısaca torentlerin atası olan site diyebilirim. internet sürecine baştan sona şahit olmuş benim devrem ise napster'ı saygıyla anacaktır. hatırlıyorumda o zamanlar için nasıl mucizevi bir siteydi. 56k modemle, bir şarkının inmesini 1 saat beklediğimiz zaman olurdu.bence napster, internet dünyasında devrim niteliğinde bir site idi ve telif hakları meselesi olmasa ve kolay taklit edilir yapısı olmasa şu an dünyanın en büyük internet şirketlerinden birisi haline gelmişti. sean parker'ın facebook'u görür görmez, onda ki potansiyeli keşfetmesine dikkat edin filmde. çok önemli bir sahnedir o da.
ayrıca kürek yarışı sahnesi ve ikizlerin centilmenliği de takdire şayandır. ben o ikizlerin yerinde olsam ergen mark'ın kafasını kırardım, bir dakka bile beklemeden.
sonuç itibari ile eminim ki gerçekler birebir bu filmdeki gibi değildir ama ana şablon böyledir ve eminim ki gerçekler daha sıkıcıdır. sinemanın bu anlatım ve yeni bir dünya yaratma potansiyeline hayranım. gayet bilinen ve sıradan bir hikayenin bu kadar sürükleyici ve güzel anlatılması, kurgulanması harika birşey.