sigaradan bir nefes daha çekip üfledi aynadaki siluete; alimlikle zalimliğe devam dedi içinden bir ses, devam
hauptsturmführer* mengele lütfen. dedi soğuk sesi karşıdaki operatöre. karin magnussen adındaki bu kadın savaştan sonraki yıllarda bir lisede normal bir biçimde biyoloji öğretmenliği yapacaktı; bir dönem fizyolojik olarak değiştirmeye çalıştığı nesilleri o zaman da zihinsel işkencelere tabi tutacaktı. şimdi bunlardan habersizken, cızırtılar arasından ölüm meleğinin yaptıklarını inkar edercesine sıcak ve sevimli sesi yanıt verdi.
_merhaba doktor magnussen. umarım iyisinizdir. bana göndermiş olduğunuz örnekleri inceledim; ve çalışmalarınız hakkındaki raporu okudum, gerçekten hayret verici.
_ben de sizinle bu konu hakkında konuşmak istiyordum. müsaitseniz bunu akşam yemeğinde konuşalım.
akşam saat yedi için randevulaşan kadın sigarasını aynanın yanındaki kül tablasında ezip söndürdü. odanın içinde bir sağa bir sola bir süre döndükten sonra çalışma masasının hemen arkasındaki panoya tutuşturulmuş gözlere bir süre amaçsızca bakakaldı. ne düşündüğünü kendisi de bilmeden birden odadan dışarı fırladı ve kapının diğer tarafında bekleyen hizmetliye dönüp:
üç ana kamptan oluşan bu yer; krakowun ortalama 60 km. batısında yer alan küçük bir kasaba oswiecim civarındaydı. bir milyonu yahudi olmak üzere toplam bir milyon yüz bin kişinin insanlık dışı muameleye tabi tutulduğu bu mezbahayla karışık mezarlığa giden; kenarları ağaçlık, dar ve çamurlu orman yolunda ilerleyen kadının aklında tek bir soru vardı. acaba düşledikleri bu büyük hayali gerçekleştirmeye güçleri var mıydı?
araba kampın girişindeki kapıda nöbetçiler tarafından durdurulmadı bile. daha önce birçok kez buraya gelmiş olan kadın, aklındaki sorudan etraftaki keskin koku ve arabanın boğuk gürültüsüyle bir an sıyrıldı. bir erin, geldiğini haber vermek için koşar adım yanından geçtiğini gördü. kendisi de birkaç adım atmıştı ki subayların kaldığı barakanın yan tarafında duran revir görünümlü yerden ellerinde kanlı ameliyat eldivenleriyle bir adam fırladı.
_bekleyemeyeceğini tahmin etmiştim. ben de seni beklerken biraz çalışmak istemiştim.
barakaya girdiklerinde koku dışarıdakinden on kat daha ağır bir hal almıştı. sağlı sollu masaların üzerinde birtakım notların bulunduğu bir odadan açılan bir kapıdan, ameliyathane görünümlü çalışma odasına girdiler. ortadaki masada yatan, bir gözü oyulu adam artık bağıracak gücü kendinde bulamamış olacaktı ki bayılmış öylece yatıyordu. bu mengelenin anestezisiz yaptığı ilk ameliyatı değildi; sonuncusu da olmayacaktı. morfin cephede savaşan alman askerlerinin kullanmaları gereken nadide bir maddeydi; masada yatan bu adam gibileri için değil. odanın sağında göz bebekleri küçücük kalmış bir adam yatıyordu yerde. kadın adamın gözüne direkt olarak adrenalin verildiğini hemen anlamıştı. bir başka köşede yatan gözüne mavi mürekkep dökülmüş adama baktı. ölüm meleğine dönüp bunları daha önce kendisinin de denediğini fakat bir sonuç alamadığını belirtti. bu sırada mengele biraz önce çıkardığı gözü tarttı, ölçtü. gidip yan odadan kadının gönderdiği numunelerden bir taneyle döndü ve:
_evet karin, evet biz burada can almıyoruz, can bağışlıyoruz. belki de burada bugün biz tanrının yerine geçtik. kim bilir belki ileride bir gün bütün insanlık bizim adımızdan bahsedecek. şimdi diğer deneklerden farklı olarak ikizler arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri incelemek istiyorum. bu araştırmadaki hassasiyetin ve gayretli çalışmaların için sana teşekkürü borç bilirim. geriye diğer gözü çıkarıp nakil için saklamak kaldı. fakat artık ikizleri aynı yerde tutmamız gerektiğine inanıyorum. bu bize şüphesiz hem zaman kazandıracaktır; hem de ikizlerin farklı fiziksel müdahalelere nasıl tepkiler verdiklerini gözlemlememize yardımcı olacaktır. nasıl olacağını şu an ben de tam bilmiyorum; mesela bir kardeşe elektrik şoku uygularken diğerinde oluşacak fiziksel uyarımlar akşam yemeğimiz biraz geç saate kalabilir, umarım sakıncası olmaz.
elindeki bir çift gözü ayrı ayrı işaretlendirip kadına veren ölüm meleği, masada yatan adamın diğer gözünü çıkartmak üzere hareketlendi. kadın halen daha yol boyu kafasını kurcalayan soruyu düşünüyor; mengelenin ağzından çıkıp odanın içinde yankılanan mağrur sesi duyuyordu. evet, onlar belki de bugün tanrının yerine geçmişti.
işte II.dünya savaşı almanyasında göz renginin kalıtsal olarak değiştirilip değiştirilemeyeceği; insanların birbirlerinin kanlarını, gruplarına bakmaksızın taşıyıp taşıyamayacakları testleri böyle başladı. dna nın temellerinin biyolojide bu testlerle atıldığı bugün herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. fakat alimlikle zalimlik yaparaktan