oooooof... sakat, külliyen sakat ve katiyyen yazık olanlardır.
arada bir dağınık sesleri fısıldanır kulağıma. en olmadık yerlerde ve en olmadık zamanlarda. ya bir şarkı, bir şiir, tek bir kelime kimi zaman. bugün, bir türküyü tersten dövdüler kulaklarımın örsünde ve uykularım kaçacak belli ki gene:
"hani karac'oğlan hani
veren alır, tatlı canı
yakışmazsa öldür beni
yeşil bağla ala karşı"
ruhumun efkârına çalışıyor bugün akıl ameleleri, anlıyorum. uzatıp da tatsızlık yaşamaya niyetli değilim açıkçası, hem işim, başımdan aşkın ve günün orta yeri. şimdi olmaz, belki sonra...
"şahinim var bazlarım var
tel alışkın, sazlarım var
yâre gizli sözlerim var
diyemiyom ele karşı"
sahi ya neden söylenmeyenler, söylenmişlere hep daha ağır basıyor hayatlarımızda? en açıksözlüsü ve hatta en patavatsızı için dahi durum pek değişkenlik göstermiyor. hep, söylemediklerinin pişmanlığı, söylediklerinin mutluluğunu gölgeliyor da uykularını kaçırıyor. tıpkı yaşamadıklarının, yaşadıklarını gölgelemesi gibi... hayır, size uymayacağım. yolumdan çekilme vaktiniz geldi ve aklımı karıştırmanıza izin vermeyeceğim. artık değil... bundan sonra olmayacak!
"telli turnam sökün gelir
inci-mercan yükün gelir
elvan elvan kokun gelir
yâr oturmuş yele karşı"
bunu, bana neden yapıyorsunuz? ne kötülüğümü gördünüz lan ibneler? bir dişinizi geçirebildiğiniz benim di mi? söylediklerinizi ciddiye alan bir ben... tek kelime daha edecek olursanız "allah yarattı" demeyeceğim, bilin. şimdi siktirolabilirsiniz dilediğiniz yere. yalnızlığım, "pilim bitiyor" diyen müzikçalar zımbırtım ve biraz da aralık ayının orta yerinde kendini şaşırmış güneş her şartta yeter bana...
"yeşil başlı gövel ördek
uçar gider göle karşı
eğricesin tel tel etmiş
açar-gider yele karşı"
peki, bunu siz istediniz. aklımı çıkartıp, zırhımı kuşanıp geliyorum... bu geceyi, uykusuz geçireceksem dahi nikbin bir günümü daha zaptettirmeyeceğim size.