sekiz yaşındaydım (evet tam da sekiz) dedemin kardeşi, büyük amcam, "ben bunu traş ederim" demişti.
hatta "kırpmak" şeklinde fevri ifadelerle girişmişti kafama evet şimdi hatırlıyorum ama çok çocuktum ve o da çok büyüktü kardeşim napiyim teslim etmiştim başımı ona. hatta saat otu bile vardı, yolda yürürken eğilip koparmıştı yerden, "bak görüyo musun nasıl dönüyo saat gibi? bunun dönmesi bitmeden bitecek traş korkma" demişti.
saat otu devranını bitirmeden büyük amcam bitirmişti traşını ama bariz eğriydi saçım ve ağlıyordum.
dedeme koşmuştum. bir çocuk en fazla ne kadar üzülebilirse o kadar üzülüyordum, bunu da maksimum reddede hissettiriyordum dedeme.
usturasını getirmişti dedem.
uzun süren yetişkin hareketlerinden sonra (usturayı bilemeler falan) komple kesmişti saçlarımı.
"pis adnan işte, ne anlar traştan" demişti, mavi gözlerini güldüre güldüre.