hiç ummadığınız anda çevrenizde görüp görebileceğiniz en tatlı, en olgun, en duyarlı ve en ama en güzel kızdan güzel bir elektrik alırsınız, onun ilgisini kendi üzerinizde hissedersiniz başta ama onu hoşlanma manasına yormazsınız, çünkü içinizdeki saflığınız buna izin vermeyebilir, ya da işin doğrusu buna ihtimal bile vermezsiniz. Evet ihtimal vermezsiniz, çünkü o size bakmayacak kadar harika bir varlıktır, onu öyle gözünüzde büyütürsünüz ki yüzde bir bile pay bırakmazsınız her size baktığında size dokunmak istediğine dair.
zihninizde hayaller kurarsınız, o benim olsa nasıl sevişirdim onunla diye, nasıl öperdim o güzel dudaklarından, nasıl okşarım saçlarını diye ama hiç aklınızdan geçirmezsiniz o anda, onun zihninizden geçenleri tahmin edebileceğini. Kaçamak bakışlarınızı yakaladığını farkedemezsiniz o heyecanla, oysa o sizden 1-0 öndedir her zaman, her hareketinizi gözlemler ve kendisine olan ilginizi farkettikçe içindeki heyecan ve size olan ilgisi daha da büyür.
Ve bir gün gelir size açılır yavaş yavaş. Yavaş yavaş döker tüm hislerini titreyen dudaklarından. işte o anda sizde eminsinizdir ki o artık sizindir. Ama maalesef ki bu sonun başlangıcıdır, çünkü siz ayrı dünyaların insanlarısınızdır. Birlikte olmaya karar verirsiniz, olursunuz da. Olursunuz da ne olursunuz, öyle olursunuz ki o andan itibaren aşıksınızdır o güzele.
Ne yazıktır ki, o birlikte olduğunuz günün birlikte son gününüz olduğunu bilemezsiniz. Onun hayatı sizinkinden çok daha farklıdır, bu farkı anlamakta zorluk çekmezsiniz, bir kilometreden dahi anlaşılır bu fark zaten. Pes etmek istemezsiniz ama o sizle bir daha birlikte olamayacağını açık ve net bir şekilde söyler. Oysa birlikte kurduğunuz hayaller öyle miydi diye düşünürsünüz zihninizin derin sularında.
Kurduğunuz pembe hayaller simsiyah olur, yavaş yavaş solar ruhunuzda esen rüzgarın kuvvetiyle. Yenik bir asker edasıyla dönersiniz evinize gerisin geriye.
Hayat yine yapacağını yapmış, rüyanızın en güzel yerinde sizi uyandırmıştır, geriye kalan ise onunla geçirdiğiniz güzel anlardır.
