"modern fizik tanrıyı gereksiz kılmıştır" diyen kimse.
lâkin, eğer fizik tanrıyı gereksiz kıldıysa, insanı da gereksiz kılmıştır.
imdi, batılıyla aramızdaki birbirimizi anlamamaya vesile olan zafiyet, aklı insanın enfusî veya afakî dinamiklerinde konuşlandırdığımız yerin koordinatlarının taban tabana zıt olmasından kaynaklanır. bizde, Allah'ın ayetleri kainatı düşünmeye teşvik eder ve tefekkürün sırlı dünyasına "tezekkür" kapısından girebileceğimizi söyler. dolayısıyla, "yontulmamış insan" denilen cevherin içinde "tanrısal bir öz" bulunduğuna, bu haliyle meleklerin insana secde ettiğine iman ederiz. ehl-i tasavvuf da, felasife de bu özün varlığını şeksiz kabul etmişlerdir. ehl-i tasavvuf ise bu özü gün ışığına kavuşturmak amacıyla zikr halkalarının ve nefs terbiyesinin üstünde durmuş. halvet haline geçip kulluğun zirvesine çıkmaya niyet etmişlerdir.
dücane cündioğlu'nun "hira'sız islam olmaz" deyişi bu bağlamda bize kamil insan olmanın istikametini gösterir. hz. meryem'e susma orucunun tavsiye edilmesi aslında başkalarıyla konuşup, kalbini kirletmemesi içindir. yoksa "susma orucu" yalnızca kendinle konuşabilmen, Allah'ın hidayeti nasibiyle nefs (can) krokini -piri reis'in aldığı ilham ile dünyayı çizmesi gibi- çıkarabilmen için bir tavsiyedir. ibadet ise kulluk ve itaatdir. aklı kalbe yerleştirdiğimizde, ibadet etmeyen kalbin -bir manada aklın- hakikati keşfedemeyeceğini anlarız.
bu minvalde, gazalî'de "mukaşefe ilimleri" diye bir ilmi kategoriden bahseder. söz konusu ilimleri bize aşikâr beyan etmezken, aynı zamanda bu sırra vakıf olmanın ağır ve çileli bir süreç gerektirdiğine dair ipuçları verir. işte bu ilimler "marifetullah" sahibi ulema'da bulunur, ve itaatin temiz ürünüdür.
öbür tarafta, batı ise ters bacaklı ve maymunsal bir akıl anlayışına sahiptir. aynı zamanda kendi içinde de tezatları bulunduran, gene de bilimin her sahasına hovardaca zerk edilen alçak bir uyuşturucudur bu anlayış. tezatı ise şudur ki: darwinist yaklaşımlar ile "insanın ahsen-i takvim üzerine yaratıldığını" reddeten batı ve bilimler, insanın bir manada evrimini tamamlamadığını kabul ederler. halbuki insan en güzel şekilde yaratılmıştır. karşımızda duran iddia eksiklerle yaratılan bir türün elene, elene -birbirini öldürerek ve yenerek- şuanki "homo sapiens" 'e ulaştığını söyler. bu halde insan bir daha evrimleşip daha da mükemmel bir türe dönüşebilir. ratio (batılı anlamda akıl) 'ya hudutlarından fazla önem atfeden bu anlayış bahsettikleri aklın bir sonraki merhaleye göre eksik olduğunu ifade etmeyi unutur.
materyalist görüş ise insanı tanrısal öz'den koparır ve başıboş bir narsist, çamur deryasına batmış bir agnostike dönüştürür. bu babda, fizik ve biyoloji ise materyalizmin yıkım araçlarından 2'sidir. fizik ilahi ateşinden kopardığı insanı bu yüzden robotlaştırır.
robotlaşan insanın yerini robotlar dahi alabilir ve insana ait yükü taşıyabilir.
böyle başı boş insan gereksizdir. yani fizik insanı da tanrıyı da gereksiz kılmıştır. kendi kör iddiaları uğruna...