Şimdi sosyolojik olgudan ayrılıp, fiziksel evrene geçiş yaparak en eski dostlarımız Oksijen ve Hidrojen ile tanışalım.
Oksijen, yaklaşık -222 santigrat derecenin altında katı onun üstüne çıkınca eriyen, -182 derecede kaynayarak gaza dönüşen bir maddedir. Hidrojen ise -259 derecede eriyip, 7 derece daha ısıtılırsa -252 derecede kaynar ve gaz olur. Bu iki madde bir miktar enerji açığa çıkararak birleşir ve buna yanma deriz, yanan hidrojen yakan oksijendir.
Ama bu olayın sonunda aslında olan bu iki elementin birleşmesidir ve ona da su deriz. Su ise 0 derecede eriyip 100 derecede kaynayan, ne yakan ne de yanan bambaşka bir maddedir. Suyun fiziksel özellikleri oksijen ve hidrojenin emergent property sidir. Çünkü su bu iki elementten oluşur fakat suyun özellikleri kendisini oluşturan elementlerin özelliğine dışardan bakılınca hiç benzemez. Tıpkı devletlerin ve kentlerin onu oluşturan insanların emergent property si olması gibi. Onların ilişkisi sonucunda oluşmuş olsalarda birlikteyken farklıdırlar.
Gelelim başka iki dost elemente. Na (Sodyum), Cl (Klor).
Kaynama erimeyi boşverelim bu sefer. Sodyum şiddetle suya tepki veren, su çekerek Sodyum hidroksit e dönüşen yumuşak bir metal olduğu için çıplak elle tutulması tavsiye edilmez yanmaktan beter olabilirsiniz. Aynı şekilde klor da oldukça zehirli bir başka maddedir. Bu tepkimeye eğilimli alkali metal (Na) ve halojenametal (Klor) maddeler bir araya gelince genellikle tuz denilen yapılar oluşur. Bu birleşme direkt olmaz tabi. Na sudan oksijeni ve hidrojeni çekip baz oluşturur NaOH olur, Cl ise Hidrojen ile bağ yapabilirse HCl yani tuz ruhunda kullanılan hidroklorik asit(çok eskiden Arabın biri nitrik asit (HNO3) ile mutfak tuzunu karıştırınca bulmuştur bu asidi) tepkimeye sokulursa elektron fazlası giderilir ve nötrleşme tepkimesi oluşur. böylece NaCl denilen mutfak tuzu ortaya çıkar.
Görüldüğü gibi hiçbiri diğerine benzemez bunların. Her yeni ilişki başka birşey olmaktadır. Üstelik kendilerini oluşturan elementlerle bir alakaları kalmamıştır. Fakat tuz, ne sodyumdur ne klor. Oysa aslında, sodyum ve klordur. Demek ki bu normal birşeymiş bunu anladık.
Yani bütün parçaların toplamından farklı bir şeydir. Bütünün parçalarında görülmeyen bu yeni özellikler onun emergence property leridirler.
Ayrı ayrı birimler yeni sistemler yaratmaktadır. Ancak bu ortaklaşa birimler bir arada yine yeni sistemlere yani ortak dış görünüşe dönüşürler. Tuz kristalleri tuz moleküllerinden oluşur. Tuz molekülünün, donmuş su moleküllerinin belli sayı altında bir biçimi yoktur. Ama çok sayıda olursa buz kristalleri ortaya çıkar. Kristal özelliği tuzun emergent propertysidir ve tuz molekülünden kaynaklansa da onlardan farklı yeni bir özelliktir.
Su molekülleri esnektir ve sıralı durmazlar o yüzden sıvı denir. Ancak sıvı olduğunu su molekülüne bakarak anlamak oldukça zordur.
Denizlerde türlü akıntılar, girdaplar, dalgalar vardır. Bunun olabilmesi için çok fazla su molekülü gerekir. Göllerde de küçük dalgalar vardır ve küçük akıntılar ancak bunun rüzgardan ve suyun debisini yaratan yüzeydeki eğim farkından oluştuğunu görebiliriz. Göl büyüdükçe ve derinleştikçe denize benzemeye başlar. Denizdeki akıntılar ve dalgalar, rüzgar ve topografya dışında bu aşırı etkileşimin zincirleme şekilde artışının ve karmaşıklaşmasının sonucudur. Sıvı; su moleküllerinin hareketinden doğrudan çıkarılamaz. çünkü en küçük değişiklik en büyük etkilere ve değişimleri tetiklemektedir karmaşıklık arttıkça. (Kelebek Etkisi)
Yani tek bir su molekülü veya 3 ü, 5 i hep aynıdır. ancak deniz gibi bir alanda ortaya çıkan şey denizi meydana getiren kaostur. Ancak bu kaos dağılmaz çünkü bir fiziksel sınırı vardır. Dolayısıyla tüm faktörlerle birlikte akıntılardan ve büyük dalgalardan bahsetmeye, onların davranışını analiz etmeye başlarız. Bunlar artık su moleküllerinin özerk hareketlerini aşan emergence property lerdir.
Dağlar da, topografik şekillerde bu şekilde oluşmaktadır. ilk kara parçaları kendi sıkışma ve türlü hareketlerle ilk kıta çekirdeklerine, onların birbirine etkisi de yeni topografik şekilleri oluşturmaktadır. Aslında karalar için buradaki kelebek etkisinin en yüzeysel nedeni bir kum tanesi ile diğeri arasındaki veya bir kaya atomunun öbürü ile ilişkisidir. Hepsi bir arada iken karşımıza onlarınkinden farklı yeni biçim ve hareketler ortaya çıkar ve özel olarak bu durumu iki atomun,iki kum tanesinin ilişkisi ile açıklayamayız.