kemalistlerin demokrasi anlayışı

entry17 galeri
    1.
  1. siz kendini bu ülkenin tek sahibi sananlar!

    her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğini zanneden, kendini çağdaş ve aydın olarak niteleyen, kendi hayat tarzını tüm topluma zorla kabul ettirmeye çalışanlar!

    uzunca bir süredir mahalle baskısına uğruyoruz feryadı içerisindesiniz. özgürlüklerinizin tehdit altında olduğunu iddia edip, her geçen gün durumun daha kötüye gittiğini iddia ediyorsunuz. üzerindeki baskıdan dolayı sokağa çıkamaz hale geldiğini iddia edenleriniz bile var.

    elinizi vicdanınıza koyun. kim yapıyor bu baskıyı?

    gelin cevabı bulmaya çalışalım:

    2007 yılında denizlide kadınlar günü dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenleniyor. bu etkinlikler çerçevesinde, denizli belediyesi yerel gündem 21 kadın meclisinin türbanlı üyesi hülya ilem atatürk anıtına çelenk koymaya çalışıyor. ancak chp kadın kolları başkanı zeliha yaşartürk tepki gösteriyor. tepki gösterirken de yapılanın laikliğe bir meydan okuma olduğunu belirtiyor ve diğer kadın derneklerini de protestoya davet ediyor. yani hülya ilem salt yaşam tarzıyla alakalı seçiminden dolayı haksızca tepki görüyor.

    2008 yılında istanbul üniversitesi rektörü prof. dr. mesut parlak, dersine başörtülü öğrencilerin girmesi durumunda, onlara hak ettiği notu veremeyeceğini söylüyor. yaptığı baskıyı meşrulaştırmak için kendi korkularını gerekçe gösteriyor. böylece demokrasi, birilerinin korkusu uğruna katlediliyor.

    2010 referandumunda türkiye'nin en önemli sanatçılarından biri olan sezen aksu evet oyu vereceğini açıklıyor. açıklamanın ardından türlü hakaretlere, aşağılamalara maruz kalıyor. dahası izmir'in konak ilçesinde birkaç işgüzar, sezen aksu sokağının isminin değiştirilmesi için belediyeye dilekçe yazıyor. farklı düşüncelere tahammül edememenin resmi, adeta gözümüze sokuluyor.

    bu örneklerde size de garip gelen bir şey yok mu?

    etrafı kırıp dökmeye bir süre ara verin ve diyeceklerimi dinleyin:

    başörtülü birini görünce sinirden ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. onlarla aynı kafede oturup, aynı sinemaya gitmeyi, aynı okulda ders görmeyi bile istemiyorsunuz. bir zamanlar tamamen sizin gibilerin doldurduğu devlet daireleri kadrolarına, tiyatro salonlarına, ingilizce kurslarına onların da geliyor olmasını içinize sindiremiyorsunuz.

    bu ülkede her iki kişiden birinin oyunu alan bir partinin seçmenleri sizce neden tercihlerini ulu orta dillendiremiyorlar hiç düşündünüz mü? sakın sizin nefretinizden korktuklarından olmasın?

    cumhurbaşkanı sizinle aynı doğrultudaki rektörleri en az oy almasına rağmen atayınca sesiniz çıkmıyor. ama bir sonraki cumhurbaşkanı sizinle aynı doğrultuda olmayan rektörleri atayınca ayağa kalkıyorsunuz. çifte standartların sizden yana olmasına ne kadar da alışmışsınız.

    27 mayıs darbesini hiçbiriniz eleştirmiyorsunuz. hatta birçoğunuz alkış tutuyorsunuz. neden bir darbeyi eleştiremiyorsunuz? darağacında sallanan başbakanın fotoğrafı sizin için ne ifade ediyor? iyi olmuş diyebilecek kadar insani niteliklerden nasıl uzaklaşabildiniz? ağzınızı açtığınızda çağdaşlıktan bahsediyorsunuz. soruyorum size, çağdaş olarak adlandırdığınız hangi batı ülkesinde askeri darbeler hoş görülür? bir başbakanın asılması kendini medeni olarak adlandıran hangi ülkede kabul edilebilir?

    dün demokrat partiye oy verenleri hasolar, memolar diye aşağılıyordunuz, bugün ak partiye oy verenleri göbeğini kaşıyan adamlar diye aşağılıyorsunuz. size göre sokaktaki vatandaş bidon kafalı, değil mi? sizin destek vermediğiniz partilere oy verenler size göre aşağılık, satılmış, cahil insanlar, öyle mi? bu mu sizin demokrasiden anladığınız?

    her seçimden sonra sosyal iletişim platformlarındaki profillerinizi, sizinle aynı şeyleri düşünmeyen kişilere ana avrat söverek dolduranlar da sizsiniz, arabesk dinleyenleri yavşak olarak niteleyenler de sizlersiniz, okuyan adam chp'ye oy verir gibi ilkokul seviyesinde sosyolojik analizler yapanlar da sizsiniz, arama motorundan bulduğu özlü sözle entelektüellik taslayanlar da sizlersiniz.

    oysa birçoğunuzun siyaset bilgisi facebook videolarına ve toplamda üç satır yazı yazan yazarların okunması 7 saniye süren köşe yazılarına dayanıyor. endoktrinizasyon bataklığının içinde çırpınırken bilinçli insan taklidi yapıyorsunuz. bütün bilgi kaynaklarınız resmi ideolojiyi yansıtıyor.

    bal gibi de herkesin size benzemesi, sizinle aynı fikirleri savunup, aynı şeylerden hoşlanmaları gerektiğini düşünüyorsunuz. size benzemeyenleri ilkel olarak adlandırıyorsunuz. en ufak bir farklılığı bile tehdit olarak görüp, farklılıkların kökünü kazımaya çalışıyorsunuz. ne özgürlükçüsünüz, ne demokrat. çağdaş hiçbir değeri savunmadan çağdaşlık taslamaya çalışıyorsunuz.

    merak ediyorum, insanların yaşam şekillerine burnunuzu bu kadar çok sokma hakkını nerden buluyorsunuz? hangi objektif kritere dayanarak kendi yaşam tarzınızı diğerlerinin yaşam tarzından üstün görüyorsunuz? bu ülkenin yalnızca sizin taleplerinize göre şekillenmesi gerektiğini neye dayanarak savunuyorsunuz?

    sakın bu telaşınız, yıllarca her köşesini tuttuğunuz, sadece size tahsis edilmiş sandığınız memleketi kırsaldaki, varoştaki vatandaşla paylaşmak zorunda olduğunuz gerçeğini görmenizden kaynaklanıyor olmasın? sakın tüm rahatsızlığınız bir zamanlar yalnız sizin gibilerin gittiği tiyatro, sergi ve konserlere, pahalı restaurantlara, otellere, tatil köylerine size benzemeyen kişilerin geliyor olmasından kaynaklanmasın?

    gelin şunu kabul edelim: bal gibi de baskı yapıyorsunuz. hem de bize mahalle baskısı yapılıyor feryatları arasında.

    kendi doğrularınızı mutlak doğrular olarak kabul ettirmeye çalışıyorsunuz.

    karl marx ın serbest piyasacı olduğu ne kadar gerçek dışıysa sizin demokratlığınız ve özgürlükçülüğünüz de o kadar gerçek dışı.
    0 ...