saçma bir melankoli kalıbıdır. çok ciddi bir tanımla "salt saçmalık"...
iyiler, her şart altında ve mutlak surette "kaybetmeyenler" kapsamında ele alınır. "kazanmak" diyemem belki ama "kaybetmemek" bu noktada yerinde bir eylem sözcüğü sanıyorum ki. "iyilik" insanın doğasında tâ bu dünyaya geldiği anda varolandır. ve insan, hayatını yaşarken bir köşebaşında düşürür, bir yere koyar ve orada unutur iyiliği. yani iyilik, kaybedilebilen, yitebilen bir değerdir. en basit örnek de yeni doğmuş hiç bir çocuktan, en ufak bir kötülük görmez kimse(en azından kasıtlı olarak). kayıbın sahibi iyi olan değil, tabiatında var olan iyiliği, yitirmiş olandır.
e bir de alt mesajı "iyi olmamak gerek" şeklinde çıkartmak çok zor olmaz bu melankoli kuyusundan. elbette ki "yaşanmışlık" anlamında faklı anlamlar yüklemek mümkün ilgili kalıbımıza. ama bu da takdir edilir ki kişinin, doğrudan kendisini bağlayacak bir çıkarıma sebep olur. böyle bir durumda da "iyiler hep kaybeder" gibi "bütün iyileri" kapsayan genellemeler dışında aynaya bakmalı ve "ben, iyi olmamam gerektiği yerlerde de iyi olduğum için kaybettim" demeliyiz. ki bu da algı ve yorumlamayla alakalı bir yetidir. insan "iyi" olduğu kimseye karşı kendinden kaybettiği bir şeyler olduğuna inanıyorsa demek ki özünde "iyi" olamamıştır benim bakış açımdan baktığımda. zira "iyi" olmaktan yana bir karşılık beklediğimiz noktada çıkarcı bir kötülüğü yoldaş ediniyoruz kendimize. e dolayısıyla dünya varolalı iki kanlı olan "iyilik" ve "kötülük" de yanyana gelmeyeceğinden, iyilikten ayrılmış oluyoruz.