erdo, keeee-mal abisine doğum günü hediyesi getirmiştir.
kemal: vay hobbit. yoksa bana içinde yazı yazan yüzük mü getirdin?
simge : dj, aşkımla bizim şarkımızı çal.
dj çıstak çıstak bir şarkı girer.
kemal : bu bizim şarkımız mı?
simge : evet aşk çeşmem, bizim şarkımız.
kemal : valla çok güzelmiş, en az 130 bpm.
simge barış'ın kafasına çanta ile vurmaya başlar.
barış : ya simge yenge, bana niye vuruyorsun? ben elçiyim. elçiye zeval olmazmış.
simge : zeval ne demek bilmiyorum barış, kemal'e mesajımı ilet tamam mı?
simge ile derinsu cafede oturmaktadırlar.
simge : bu sabah kemal'imin evine gittim. bir de ne göreyim! cazi'yle aynı kıyafeti giymişim. hizmetçiyle aynı kıyafeti. düşünebiliyor musun? mağdurların mağduruyum, haftanın out'uyum, inanamıyorum. hizmetçiyle aynı kıyafet nedir ya?
derinsu: böyle bir empati de görmedim yani. hizmetçi ile aynı kıyafeti giyicem ve yaşamaya devam edicem. yok kızım böyle bir dünya bende.
simge : derinsu, bak benin senin yüzünü parçalarım. cimcik cimcik cimciklerim heryerini. yolun ortasında silikonları patlayan benim sanki.
derinsu : ay hatırlatmasana.
simge: hemen paris'e gidiliyor. bütün dolabımı yenilicem. o eski kıyafetlerin hepsinden kurtulucam. hepsini cazi'ye vericem. vericem kurtulucam. vericem kurtulucam. vericem kurtulucam. ay vericem yani.
simge, babasının yerine birkaç günlüğüne şirketi yönetmeye başlar. kemal'e inat çayçı yusuf'u muhasebeci yapar ve yusuf da 77 milyon tane çay kaşığı sipariş etmiştir. konu ile ilgili olarak sekreter kız, simge'nin odasına girer.
sekreter : simge hanım afedersiniz, rahatsız ediyorum.
simge : rahatsız ediyorsun tabii, özellikle göz zevkimi rahatsız ediyorsun. bu eteğin üzerine bu bluz olmuş mu? hı olmuş mu? yani rüküşlükte sınır tanımıyorsunuz. bir moda editörü gelse rezil rüsvalardayız. neyse, ne var? söyle.
sekreter : az önce mr. lee aradı da.
simge : mr lee mi?
sekreter : evet, çin'de birlikte çalıştığımız en büyük şirketin yöneticisi. dün verdiğimiz siparişlerin teminat mektubunu yolladınız mı diye sordu.
simge : ayyy öyle bir şey yapacaktık di mi biz? iyi, yazalım bari teminat mektubunu.
eline kalem kağıt alıp yazmaya başlar.
sevgili mr. lee
nasılsın? iyisinizdir in-şal-lah
sizi temin ederim ki... derken sekreter girer.
'simge hanım sanırım teminat mektubu böyle bir şey değil.'
simge : ya ben mektup çağından kalmış gibi mi görünüyorum? internet çocuğuyum ben, internet çocuğu. nerde kaldı puldu, zarftı, mektuptu. sen en iyisi o mr. lee'ye söyle. beni facebook'ta bulsun eklesin, ben de onun duvarına yazarım teminat mı, mektup mu ne istiyorsa.
sekreter: ama simge hanım.
simge : ya sen bana itiraz mı ediyorsun? dediğimi yap, beni hemen facebookta eklesin, ben de onun bir kaç tane komik videosunu beğenirim. indirim yapar.