Olmayacak şey değil, herşeyin olabileceğinin göstergesidir.
Öcalan daha önce, 4 Aralık 2009'da da konu Gülen'e geldiğinde " Hatta FethullaH Gülen ile bile oturup konuşulsa bile çözüm geliştirebilirler ama CHP ve MHP ile bir çözüm geliştirilemez" demişti zaten...
16 Aralık 2009'da da "Ben Fethullah Hoca'yı takip ediyorum, okuyorum. Olumsuz değerlendirmiyorum. Kürdistan'da okulları cemaatleri var, örgütlüler. Demokratik temelde, karşılıklı yakınlaşmalar olabilir" dememiş miydi?
Sonrasında Öcalan'ın cemaati hedef alan konuşmalarından sonra devletle diyaloğu kopma noktasına geldi.
Son olarak, geçtiğimiz hafta CHP Adana milletvekili Tacidar Seyhan, Mit Müşteşarı'nın Öcalan ile görüştüğünü ileri sürdü. Bir görüşme daha oldu. Öcalan'ın avukatları cemaatin önemli ismi Hüseyin Gülerce ile Yalova'da görüştü... Bu görüşmelerin ardından da Öcalan'ın cemaate zeytin dalı uzattığı konuşması geldi:
"... Ben kendilerini bir tarikat, bir cemaat olarak görmüyorum. Oldukça dinamik güçleri var, biz de dinamik bir gücüz. Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye'de bir çok temel sorun çözülecektir."
Daha bir süre önce Hakkari'de cemaate yakın olan bir imam Hakkari'de öldürülmemiş miydi?
Şırnaklı bir başka imam olan M. Emin Hezer'in örgütçe öldürüldüğü öne sürülmemiş miydi?
Cemaatin Kürt sorununda söz sahibi olma çalışmaları daha eskilere dayanıyordu.
Ama birden bire ne oldu?
Öcalan'ın uzattığı bu zeytin dalını ona kim verdi?
Cemaatin kendisi mi, ona bağlı kurumlar mı yoksa ABD mi? Bu soruların yanıtlarını soruları unutmazsak öğreneceğiz.
Şu an milyonlarca parçalı bir puzzle üzerinde soru üretiyoruz sadece...
Cemaat üyelerini öldüren, araçlarını yakan bir süreçten buraya nasıl geldik o sorular yanıt bulunca öğreneceğiz.