kötüdür. çok kötüdür. hiç ihtiras yok, kan yok, mücadele yok, entrika desen... heey gidi... ara da bulasın. neyleyim öyle cenneti. sokayım öyle cennete affedersin. yalnız götü hafiften tutuşmaya başlayan arkadaşlara söylüyorum şimdiden: belirli bir dinin sizlere vaat etmiş olduğu belirli bir cennetten değil, herhangi bir cennetten, cennet kavramından bahsediyorum.
yani, olmaz öyle arkadaşım. sıkıcı işte. sıkıcı mınskim. birinin ağzını burnunu dağıtası bile gelmeyecekse insanın, ne alemi var çanağın çömleğin, altından tasın? (vay, heyt!) o var, bu var... bana ne la. beni onu, bunu istedim mi? ister miyim? sordun mu bana güzelim? cık. sormadın.
ben göt kaşıntısının, o en saçma sapan, en namüsait, en berbat anda gelip beni kıvrandırması; sonra an, müsait hale gelince, onu, büyük bir hışım ve şiddeti yadsınmaz bir zevk ile parmaklama şerefinden ibaret sayıyorum belki "iyiliği", "güzelliği", "cenneti"...
ne oluyor yani artizliğin kime?
bak bana. hu.
sokcam şelalene, nehrine... allahım yarabbim.