yağmura dönmek gerek

entry1 galeri
    ?.
  1. Yüzümüzü gökyüzüne çevireceğimiz zamanlar geldi. Bulutlar yağmur tanelerini üstümüze gönderecekler birazdan. Su bir nimet, bunu eskiden olduğundan çok daha iyi biliyoruz artık. Yüzümüze düşen bu merhamet damlalarını hissediyoruz. Dünya karmaşasını yaşasın dursun, bilmeliyiz ki asıl hikâye, yağmur damlası ile bizim aramızda. Hayat, dünyada her yerde ve her şeyde olduğundan daha çok burada yaşanıyor. Yer ile gök arasında... Yüzümüze düşerek bin bir minik ve berrak damlacığa dönüşen bir yağmur tanesi, özgül ağırlığıyla, insan imalatı diğer bütün dünyalıklardan daha büyük...

    Avuçlarımızı dua eder gibi gökyüzüne açsak, rahmet dolsa içlerine... Eskiler doğrudan rahmet derlerdi yağmura, ne kadar ince bir lisanı vardı o insanların. Şimdi meteoroloji bakıyor eskiden gönüllerden baktığı o işlere... Şemsiyelerinin altına saklanan, yüzünü yağmura açamayanlarız şimdi. Saçak altlarında bekleyemeyecek, bir yağmurluk zamanı gökyüzünden düşen o rahmet tanelerine ayıramayacak kadar sabırsızız. Susuzluğun toprağı çatlattığı, en yaygın korkunun kuraklık haline geldiği bir zamanda bile dönüp yağmura bakamıyoruz. Oysa o bir mucize... Gökyüzünden inen, yeryüzüyle kucaklaşan bir mucize...

    Belki bende bir gariplik var; her yağmur yağdığında, elimin tersiyle iterek masada bekleyen ıvır zıvırı, dönüp yağmuru yazıyorum. insanların, yağmur yağadururken, mucize gökyüzünden yeryüzüne doğru inerken, yarına bile kalmayacak lüzumsuzluklar gevelemeleri, çekirdek çitler gibi gündem çitlemeleri doğru değil... Dönüp bir bakmak gerek... Yüzümüzü gökyüzüne çevirerek yağmur tanelerinin tek tek yüzümüze düşmesini beklememiz gerek... Oradan içimize düşecekler çünkü, yangınlar sönecek, hararetler dinecek, belki sükûnet geri gelecek. Yüzümüzü yağmurdan çevirerek hayattan da çevirmiş oluyoruz. Yağmur tanelerinin seslerine sağırlaşarak hayatı da işitmez oluyoruz. Bu eşsiz mucizeye körleşerek ruhumuzun nereye ait olduğunu da unutmuş oluyoruz. Rahmet, bilelim ki sadece tabiatı değil, çoraklaşan ruhların da bereketidir. Yüzümüzü gökyüzüne çevirelim, avuçlarımızı dua eder gibi yağmura açalım. O mucizenin parçası olalım. Susamış nebat gibi, başımızı yavaş yavaş yerden kaldıralım, yükselelim.

    Şehirlere, meydanlara, caddelere, sokaklara, çatılara, bahçelere, kumruların bekleştiği ağaçlara yağmurun eli değiyor. Bu son mucize... Hayatın hayatla karşılaştığı son yer... Buna kayıtsız kalamayız. Keşke mümkün olsa, yağmur duasına çıktığımız gibi, yağmur seyrine çıksak... Dilimizde şükrün ifadeleriyle...

    Her şeyin kendiliğinden olduğunu, devranın kendiliğinden döndüğünü, tohumun kendini çatlattığını, fidanın kendi kendine boy verdiğini, dallara bereketin kendi kendine geldiğini zannedenlerden mi olduk yoksa? Öyle mi olduk? Değilsek, yağmura, rahmete, tane tane yeryüzüne düşen bu ilahi mucizeye kayıtsızlığımız nedir? Kapatmak gerek ruhlardaki bütün kara şemsiyeleri! Artık yağmurda doya doya ıslanmak gerek! Arınmak gerek bir uçtan bir uca! Arıtmak gerek hayatı da!

    (bkz: gökhan özcan)
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük