vanilla sky

entry208 galeri
    135.
  1. bundan yaklaşık 6 ay kadar önce münazaraya başladığımız yazar. ancak 5 ay kadar önce gönderdiğimn cevaptan sonra kendisinden bir daha karşılık alamadım. nick altı başlığından defalarca hatırlatma yoluna da başvurdum. en iyimser tahminle özel mesajlaşma sisteminde meydana gelen teknik bir arızadan şüphelendim. 5 ay önce kendisine gönderdiğim yanıtı buraya da yazarsam belki buraya bir cevap yazabilir diye düşündüm. el emeği göz nurudur. oradan buradan kopyala yapıştır yapmadım. bu kadar emeği umarım cevapsız bırakmaz.

    ahzab 53: öncelikle şunu belirtelim. islam dini Hz Muhammed'in şahsında temsil edilmektedir. zira elçi olan odur. nitekim islamın tek kaynağını kuran olarak algılamak müslümanım diyen birisi için yanlışların en büyüklerindendir. islam dininin kaynakları kuran sünnet icma kıyas ve içtihattır. buradaki kaynaklardan olan sünnet peygamber efendimizin hayatında gerçekleştirdiği eylemler ve fiilleridir. örneğin kuranda namaz kılınız emri verilmiş ama namazın nasıl kılındığı tarif edilmemiştir. müslümanlar namazı peygamber efendimizin kendilerine öğretmesi ile öğrenmişlerdir.

    nasıl ki günlük hayatımızda anayasa tüm kanunların üzerindedir ve tüm kanunlar anayasaya uygunluk şartı altındadır kuran da islamın anayasasıdır. anayasada günlük hayatımızdaki bütün düzenlemeler içerilmez. sadece ana hatları belirtilir. kuranda da aynı şekilde sadece yönlendirmeler mevcuttur.

    Kuran ın evrenselliğini ve tüm alemlere indirildiğini göz önünde bulundurmamız gerekir. kuranda belirtilen hiç bir husus şahsi olarak ele alınamaz. orada yazılı olan bir meseleyi anlayabilmek için mota mot çeviri ile ele almak yanılgıya yol açabilir. hayata ivedilikle geçirilmesi gereken bazı meseleler o zamanki bilgi seviyesinde en basit şekilde anlatılmışken bazı meseleleri anlayabilmek içinse şifreyi çözmek gerekir. bazılarında ise kızım sana söylüyorum gelinim sen anla tarzında geniş düşünmek gerekir.

    peygamber efendimizin şahsında temsil edilen kuran yukarıda belirtmeye çalıştığım üzre sadece kendisini değil misafirlikte misafirlerin nasıl davranması gerektiğini belirten ayetleri örnek olarak göstermişsin. burada yanlış veya mantıksız herhangi bir husus yoktur.

    kaldı ki sana mantıklı geliyor mu? hz Muhammed kuranı kendisi yazmış ve etrafında iki dudağı arasından çıkacak her bir kelimeyi emir olarak addeden bir zümre var. ve rahatsızlığını doğrudan söylemek yerine neden ayetlerle belirtsin?

    nisa 34- burada tam olarak neyi tartışacağımızı anlamıyorum. en baştan girelim. (erkek misin bayan mısın bilmiyorum.) kadın erkek eşitliğinden gireceksek kadın ve erkek eşit değildir. ancak birbirinin tamamlayıcısıdır. bir somun ve civata düşünürsek kadın erkek benzetmesini tam olarak yapabiliriz. bir cismi başka birine tutturmak istediğimizde ne somun ne de civata tek başlarına yetmez. ancak birleştiklerinde bir işlevleri olur. üstelik her civatanın dengi bir somun her somunun dengi bir civata olmalıdır. yoksa yine işlevleri olmaz. evlilik hayatında da somun ve civata örneğinde olduğu üzre birbirinin dengi iki eş mutlu olabilirler birbirinin tamamlayıcısı olurlar. bir taraf diğerinden büyük ise diğerine bol gelir tutmaz ve düşerler.

    bu benzetmeye göre ne kadın ne de erkek birbirinin astı veya üstü durumda değildir. birbirlerinin hayat arkadaşı ve birbirinin tümleyenidir.

    bu açıklamayı yapmadan doğrudan lafa girecek olsam kadınları aşağılamak olarak algılayabileceğinden bu benzetmeyi yaptım. şimdi girelim konumuza.

    bir ayetin indirilişini irdelerken hangi şartlarda ve hangi devirde indirildiğini, o dönemdeki şartları gözden geçirmemiz lazım. (dip not 1.)bu ayetin indirilişi şu şekildedir:

    (alıntı elmalılı tefsiri) "Ensar'ın ileri gelenlerinden Sâd b. Rebia'ya karşı hanımı Habibe binti Zeyd b. Züheyr ve bir rivâyete göre Habibe binti Muhammed b. Seleme isyan etmiş, o da bir tokat vurmuş, bunun üzerine babası kızını almış, Hz. Peygambere gidip şikayet etmiş. Hz. Peygamber de "Mutlaka ondan kısasını (öcünü) alırız." buyurmuştu. Bunun üzerine bu âyet indirildi. Peygamber (s.a.v.) de: "Biz bir şeyi yapmak istedik, Allah'da diğer bir şeyi irade etti ve şüphe yok ki, iyilik Allah'ın irade ettiği şeydedir."

    nisa 34te hafifçe vurunuz tabirini biz eklemedik. o şekilde belirtilir hatta daha açıkça bir tabirle iz bırakmayacak şekilde (yüze göze değil iz bırakmayacak yerlerine) hafifçe vurunuz. buradaki cezalandırmanın hangi şartlarda ne için ve ne maksatla yapıldığı ise açıkça belirtilmiştir. buradaki vurma hırsını almak adına değil uyarmak amaçlı ve men etmek üzredir. şartı ise şu ayette saklıdır: Kadınların hayırlısı o kadındır ki, baktığın zaman seni sevindirir, emredersen itaat eder, gıyabında bulunduğun zaman da seni malında ve nefsinde korur. bu şartların delinmesi, en gizli aile sırlarının ifşa edilmesi, kocaya kötü sözle veya nazarla muamele edilmesi, evdeki eşyanın korunmaması vs.

    emir ve itaat kavramı ise hükmetmek, kayıtsız şartsız bir kölelik durumu vb bir kavram değildir. dinim ev içindeki görev dağılımı dahilinde kocayı evin gereksinimlerinin karşılanması ile mükellef koşmuş ve bunları yapmayan erkeği erkek olmamakla suçlamıştır.

    kaldı ki nisa - 34'ü kocanın karısını dövmesi için bir vize olarak değil kocası tarafından haklı haksız gerekçeli gerekçesiz ve ölçüsüz bir şekilde dövülen kadınları koruma amacı içerdiğini anlamak için din alimi olmaya gerek yoktur.

    elbette ki hiç dövmemek en güzelidir. ama evlilikte çıkmaza giren bazı sorunların çözümünde bir şekilde girişimde bulunmak gerekli. evli olmadığını varsayıyorum. ben 7 yıllık evliyim. eşime bugüne kadar şaka amaçlı vurmaları bir kenara koyarsak vurmadım. fiske atmadım. kavga anında duvara vurdum elimi yaraladım ama eşime vurmadım. çok şükür ki çıkmaza girecek derecede ciddi bir durumumuz da olmadı. ama diyelim ki olacak olsa çözüm yolu ne? ikaz amaçlı olarak hafifçe vurmak mı? en kısa yoldan boşanmak mı? (bekara karı boşamak kolay derler amiyane tabirle) islam aile kurumunu günümüz toplumundan çok daha büyük bir önem vererek ele almaktadır ve boşanmak en sonuncunun sonuncusunun sonuncu çaresi olarak başvurulmalıdır. ki boşanmanın da gerekçeleri en ağır şekilde dahi olsa erkeği karısını boşayarak ayrılmasından önce adet döneminden çıkmasını bekleyin ve bir sonraki adet dönemini bekleyin der. bu kocayı karısı hamile iken boşanmaktan alı koymak adına yapılmıştır. bu devrede koca karısı ile ilişkiye girmez. hamile olmadığından kesin emin olduktan sonra boşanmayı serbest bırakır.

    yukarıdaki konuya geri dönecek olursak önce uyardı. yataklarını ayırdı. (buraya dikkatini çekerim. bak kadın devam edersen seni boşayacağım manası taşır.) hala devam ediyorsa darp ile ikaz etti.

    bir önceki mesjaımda belirttiğim üzre bakmakla görmek farklı şeyler arkadaşım.mikropları görmek için mikroskopla bakmak gerek. derinlemesine irdelemeden (mikroskop kullanmadan) sadece yüzeysel bakarsak mikrop yok deriz elbette.

    iskandinav ülkelerinde karılarını döven kocalar yok mu? sebepsiz ve ölçüsüz şekilde? sen bu adama gidip de bak benim dinimden izin çıktı hadi gel müslüman ol rahatça döv demiyorsun ki. aksine karını dövme. sebepsiz dövme. ölçüsüz dövme diyorsun. zaten dövmeyen için değişen bir şey yok. islamın güzelliklerini cebine koysun. kendini kurtarsın.

    nisa-3: burada yeniden islam öncesi hayatı ve indiği kavmin yaşantısını göz önüne getir. (yeniden dip not) islam öncesinde evlilik kavramı diye bir şey yoktu desek yeri. evlenirsin 3 gün sonra boşanırsın. karını zengin birine gönderirsin. ondan hamile kalır ve sen bununla gurur duyarsın. evlilikte sınırlama yok. kadın bir mal gibi ölenin arkasından miras olarak dağıtılır hatta diri diri gömülürdü. bu şartlar göz önüne alındığında islamın bir reform mu yoksa geriye gidiş mi olduğunu sen takdir et. kaldı ki 4e kadar evlilik izni verilmesi demek bunun farz kılınması değil helal kılınması demek. günümüz yaşantısında tek eşle evlenmek ve bununla yetinmek, başkasına sapmamak elbette en güzeli. ama yapana da niye yapıyorsun demiyor islam. bunu da açalım biraz. evlilik dışı ilişkiyi zina olarak aldığını ve zinayı da kesin bir şekilde yasakladığına göre gayri islami yaşantıda zina yok herkes tek eşli yaşıyor da islam 4e kadar çıkartıyor bunu gibi ele almak mantıksızlık değil mi? kaldı ki evlilikte rıza arandığına göre kadının rıza göstermemesi durumunda (hem evlenecek 2. eş hem de 1. eşinden alınacak izin) bu evlilik gerçekleşmeyeceğine göre sorun nerede?

    nur-2 cahiliye döneminde zina çok yaygındı. zinadan kesin bir şekilde alıkoymak için de ceza belirtilmiş. bu kadar yani. eee? (yine yeniden dipnot)

    gelelim meryem'lere (eşimin adı)

    2000 küsür sene öncesinden bahsediyorsun ki Hz meryemin soyağacını bilmek gibi bir lükse hiç birimiz sahip değiliz. bu noktada Hz. Meryem'in Harun isminde bir kardeşinin olup olmadığı noktasında kesin bir bilgiye sahip değilsin. kimse de değil. üstelik bu konuda bir kaç farklı görüş belirtilmiş.

    küçücük bir araştırma yapıldığında bu farklı görüşler kolayca bulunabilmektedir. harunun kızkardeşi sorularla islamiyet yaz google da araştır. bu görüşlerin hepsi belirtiliyor o sitede.

    miras hesabı: bu soruyla ilk defa yüzleşeli kaç yıl oldu, bu soru bana kaç kez soruldu farklı platformlarda kaç kez yazdım hatırlayamıyorum.

    en başta belirttiğim üzre kuranda ivedilikle hayata geçirilmesi gereken hususlar o dönemin insanlarınca anlaşılabilecek en basit şekilde izah edilmiş. malum o dönemde de herkes perelman değil.

    kesirli sayılar 14. yüzyılda Gıyaseddin cemşid tarafından bulunmuştur. 15. yüzyılda da viete tarafından meşhur edilmiştir ve sanki o tarafından bulunmuş gibi tanınmasına sebep olmuştur. (malum google yok o yıllarda)

    bu durumda eğer kuran kesirli sayılar ile ya da yüzde hesabıyla gönderilmiş olsaydı aradan geçen 1000 senede miras nasıl dağıtılacaktı?

    ateist forumlarında en başarılı anti islam çelişkisi olarak sunulur bu sorun. halbu ki bu (sözde) çelişkiyi bulmaya gayret edene kadar ters düşünüp gerçekten islam hak dinse ve kuranda kesirli verilmiş olsaydı ne olurudu sorusunu sorsa ya kendine bu zeki insanlar.

    temel doktora gitmiş. şikayetin nedir demiş doktor. temel de demiş ki:

    - elimi başımın üzerine koyuyorum. saat yönünde üç defa dönüyorum. sonra belimden tutup öne doğru 2 takla atıyorum. sonra da geriye doğru bir takla atıyorum. ellerimi yere koyarak sağa doğru parande atıyorum 2 kez. sola doğru parande atıyoum bir kez de. sonra tekrar elimi başımın üzerine koyup saat yönünün tersine doğru 3 defa dönüyorum. bunları bu sıralamada yapıncasırtımda sağ kürek kemiğime bir ağrı saplanıyor.

    doktor da demiş ki:

    - yapma o zaman.

    e be mübarek sen (senin şahsına demiyorum) bu kadar hesabı derinlemesine inceleyene kadr sorsana kendine böyle olsaydı ne olurdu?

    Hz. isa'dan yaptığın alıntıyı ise ben ilk kez duyuyorum. fakat Hz. isa'nın son peygamber olduğuna dair herhangi bir bildirme yoktur. kendisinden sonra peygamber gelmeyeceğine ve son peygamberin kendisinin olduğuna dair bir beyanat vermesine de mahal yoktur. zira Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in doğumundan önce dahi israiloğulları dahil olmak üzre bir peygamber geleceği biilinmekteydi. israiloğullarının peygamber efendimizi peygamber olarak kabul etmemelerinin sebebi kendi kabilelerinden gönderilmemiş olmasıdır. nitekim peygamber efendimizin doğduğu gece meydana gelen onlarca mucizevi emare birleştiğinde yahudiler oradan oraya deli gibi koşturmuş ve müjdelenen peygamberin doğduğunu söylemişlerdir. araştırmışlar taraştırmışlar fakat o gece doğan bir erkek bulamamışlardır. kureyş kabilesine sorduklarında o gece Hz. Muhammed'in doğduğunu öğrenmişlerdir. onun bir peygamber olduğunu bile bile peygamberliği bildirildikten sonra dahi iman etmemişlerdir. (çoğunluğu)

    demek istediğim özetle Hz. isa son peygamber değildir. son peygamberin doğumu beklenmektedir. ve doğmuştur. ve Hz. Muhammeddir.

    sanıyorum soru sorma sırası bende. çok zor ve araştırılması gereken sorular değil.

    bana son gönderdiğin iki mesaj birbiriyle çatışmıyor mu? henüz bir önceki mesajında "ama baştan söyliyim "bu müthiş düzen kendi kendine var olmuş olabilir mi" gibi sorular argüman olarak kabul edilmiyor." demiştin son mesajında ise bir tanrı asla yoktur demiyorum ben agnostiğim diyorsun.

    hemen bu noktada gördüğüm bir açığını sormak istiyorum. yaratıcı bir güç olabilir demişsin. eğer varsa yaratıp başıboş bırakmak sence neyin nesidir? yaratıcı varsa ve yarattıysa ama din yoksa hayatın gayesi nedir?

    hıristiyan bir ülkede olsaydın hıristiyanlığa karşı çıkardın sanırım. veya kendi tabirinle uğraşırdın. en son cümlede Hz. isa'dan alıntı yapman neden?

    agnostisizm tam olarak nedir? tamam kelime manasını ve felsefesini biliyorum. ama nedir? bana ufo var mıdır yok mudur olup olmadığına inanıyor musun sorusunu sorana olup olmadığını bilemeyiz. belki de vardır ama kesin delilleri yoktur. olmayada bilir derim gönül rahatlığıyla. yoktur dersem ama varsa çok çok yanılmışım varmış derim tersi durumda da ölene kadar vardır derim ama kanıtım yoktur. ölürüm bir kaybım olmaz. ufoların varlığı veya noktasındaki bu rahatlık bu boşvermişlik Allah ve din kavramında bu kadar kolay değil ama. zira inanmadığım bir ölümden sonrası yaşam, Allah ve din eğer varsa mahvolmuşluğumun sebebi olur. var derim yoktur kaybım ne?

    nasrettin hoca göle maya çaldı da kaybnı ne? bir tencere yoğurt. tutarsa kazancı ne olur? hele ki gölü akşehir gölü değil büyük okyanus gibi, bütün dünya gibi ya da güneş sistemi gibi daha da ötesi samanyolu galaksisi gibi düşün? (bir önceki mesajımdaki sonsuzluk kavramına geldik yine. sonsuz bir azap veya sonsuz bir ödül.)

    ben diyorum ki arkadaşım bak tüyom çok sağlam. çal büyük okyanusa mayayı kesin tutacak. sen ise şüpheciliğinle elindeki bakraçtaki yoğurdundan iki kaşık çalmaktan kaçınıyorsun. (hepsi bile değil. sadece 2 kaşık)

    dip not: bu cümleden islamın tüm zamanlara ve tüm evrenlere geldiği noktasında bir çatışma olduğu hissine kapılabilirsin. ancak islamiyetten önceki yaşantı günümüzde de bir çok toplumun yaşayış tarzı ile benzerlik göstermekte. bu toplulukların yaşayış biçimini irdeleyecek olursan islamiyetin hakkını vererek sosyal hayatlarına geçirilmesi toplumu iyi yönde mi etkiler kötü yönde mi?
    geçmiş | sil | 02.07.2010 04:19
    0 ...