Milliyet gazetesi yazarı Doğan heper tarafından, bir katil olduğu tekrar gözler önüne serilmiştir.
--spoiler--
Bir duruş anında birden arabanın şoför kapısı ters dönüp menteşelerinden fırlayacakmış gibi hışımla dışarıdan açıldı, bir yumruk aşağıdan yukarı doğru suratıma savruldu. Başımı gayri ihtiyari sağa eğdim, yumruktan kurtuldum.
Saldırgan bangır bangır bağırıyor Ulan, sen benim yolumu nasıl kesersin?
Ve bir yandan da beni arabadan dışarı çıkartmak için küfürlü hamleler yapıyor.
Adam, Yılmaz Güney.
Kavşakta onun arabasının önünde durmuşum. Farkında değilim, arka arabalardaki arkadaşlarım benim gibi minyon değil. içlerinde çok iri yapılılar var. Onlar bu tecavüzü görünce, saldırıyı defetmeyi tabii bir görev saydılar. Yılmaz Güney'i biraz(!) hırpaladılar. O, o sırada sesiyle kendi arabasındaki bir kişiye ulaşmaya çalışıyor:
Çabuk arabadan tabancamı getirin diye bağırıp duruyor...
O bağırdıkça kavşaktaki mahşeri kalabalıktan ayrılıp arabanın etrafını saran halktan da vurun, vurun şımarık adama diye teşvik edenler oluyor.
Saldırının nedenini; yalnız zannettiği bir genci o kalabalık kavşakta döverek, gösteri yapma isteğine bağladık. Bir sanatçının kendisini hırpalanır duruma düşürmesine o gün de üzüldüm, bugün de üzülürüm...
* * *
ERTESi gün Yılmaz Güney yanılmıyorsam Kilyos taraflarında film setindeymiş. Rahmetli Yener Sosay telefonla buldu.
Geçmiş olsun dedi ve Güney'e geceki saldırganlığının nedenini sordu. Yılmaz Güney anlamsız sözlerle kabadayılığa telefonda da devam etti.
* * *
UZUN yıllar önceki bu olayı, eşi sayın Fatoş Güney'in sözlerinin aksine, Yılmaz Güney'in normal olmayan ruh halini anlatır diye sizlerle paylaştım. Yorumu siz yapın.