nuriyanımın, üç kız, iki erkek çocuğu vardı.
benden büyüktüler.
kıpkırmızı yanaklı, saçları gür, yeşil gözlü-sarışındılar ve rumeli şivesiyle konuşurlardı.
her gün sahildeydiler.
''kız gelseneee, or....., bak ne buldum'' diye bağırırlardı.
oğlanlar ''ulan a... koyduğumun...'' gibi küfürlü konuşup, devamlı tekme-tokat kavga ederlerdi.
onlara camdan bakardım.
onlarla oynamak ister, onları gizli gizli severdim.
bir gün nuriyanımın çocukları sahilde oynarlarken gizlice rıhtıma çıktım.
beni görmeleri-duymaları için, şenzlongu itelemeye başladım.
şezlong kaydı, kaydı..., kapandı, tutmak istedim...
ve şezlongla birlikte, 4 metre yükseklikteki rıhtımdan denize düştüm.
yurdanur, nuri, ziya, aysel, feriha tepetaklak denize düşen beni sudan çıkarıp, bağırmaya başladılar:
teze, tezeeeee!
babaannemin rıhtımdan, korkuyla karışık minnet duygusuyla bize bakışını unutamam.
bu kazadan sonra nuriyanımın çocukları hem benim kurtarıcım hem de en sevdiğim arkadaşlarım oldular.