intihar teşebüsünden sonra sözlüge kendini ifade eden şu entryi girmiştir.
-alıntı-
.zavallı...
bütün cesaretini toplayıp köprünün korkuluklarını aştıktan sonra aslında ne kadar korkak, ne kadar karaktersiz olduğunu fark etti. sözde kendini bıraktığı andan itibaren tarif edilemez biçimde mutlu olacaktı. belkide ilk kez mutluluğun nasıl bir şey olduğunu tecrübe edinmiş olacaktı. 2.7 saniyelik mutluluk için...
köprünün yüksekliğini, düşüş hızını, boşlukta geçireceği zamanın uzunluğunu, suya çakılırken gözlerini kapatması gerektiğini ve bunun gibi eylemin gerçekleşmesi halinde meydana gelecek bütün detayları biliyordu.
köprüye varmadan kendi klibini çekti. bütün güzel müzikleri ard arda dinledi ve köprüye gelince müziği kapattı, dörtlüleri yaktı ve motoru durdurdu. arkasındaki araçtaki kadının şaşkın bakışları arasında bir hamlede ilk korkulukları geçti. işte bu esnada vazgeçmenin mümkün olmayacağını düşündü ve son korkulukları aşana dek kendinde değildi.
zavallı şey, ölmekten o kadar korktu ki kendini defalarca tembihlemesine karşın aşağı baktı. işte o esnada film koptu ve zavallıyı ölüm korkusu sardı. kimselere bir mesaj vermek için orada değildi ki, bir talebi de yoktu. tek arzusu sonsuza dek gözlerini kapatmak idi. her şey iki elinde bitiyordu ama zavallı şey sıkıca tuttu demirleri.
- psikiyatrist misin?
+ evet, konuşmak ister misin?
- hayır, ama sana ihtiyacım olacak.
+ buraya gel konuşalım, elimden geldiğince yardım ederim sana. çözülemeyecek sorun yoktur.
- anneme ve babama bol bol ilaç yazacaksın. dilersen teselli de edebilirsin onları.
zavallı bunları söylerken aslında söylediklerinin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini biliyordu. çünkü o yükseklikten atlamak için önce yükseklik korkusunu yenmeliydi...
kendisi ile konuşmak isteyen köprü polisi ve sağlık görevlilerine aldırmayarak saatlerce aşağı baktı. tek isteği yıllarca hayalini kurduğu cansız bedenine kavuşmaktı. bunun için daha evvel de bazı girişimlerde bulunmuştu. ancak bu sefer kurtulma ihtimali daha düşük olacaktı.
***
zavallı köprüye çıkmadan evvel günlerce hastanede yatmış, elektro şokundan ilacına her türden tedaviye cevap vermemişti. kimi doktorlar kullandığı antidepresanların buna sebep olduğunu düşündü. şöyle bir bakıyorum da efexor'un prospektüsü her şeyi açıklıyor sanki. yanında kullanılan seroquel ve paxil de cabası...
izmir'de okuyan kız kardeşi bayram tatilini fırsat bilip abisinin yanına gelmişti. annesi de tabii. bu ikisini köprüde gören zavallı daha da sinirlendi. çünkü üzüldüğünde sinirleniyor, titriyor, terliyordu zavallı. onların gözünün önünde böyle bir şey yapamayacağını fark etti ve zavallı insanları daha çok üzmemek için doktorla bir taahhütname imzaladı; "ömür boyu uyutulmak koşulu ile köprüden inmek".
köprüden indi ve bir süre yattığı balıklı rum hastanesine tekrar gönderildi. tekrar serum yedi, beşer onar ilaç attı, psikolog ile görüştü. hastanede yatması gerekiyorken "meydana gelecek herhgi bir tehlike halinde sorumluluğu üstleniyorum" imzası ile evine döndü.
zavallı halen beşer onar ilaç kullanıyor. beyninin içi boşalmış halde deli tavuk gibi dolaşıp duruyor evinde. ancak bir şey aynı; zavallı ölmek istiyor. mutluluk hariç her şeye sahip olmuş bu adam mutluluk peşinde değil. çok garip bence, hayatın yaşanılır olması ihtimaline bile sıcak bakmıyor.
-alıntı-