birinci bölüm:
bence epeyce acıklı. ney'i duyuyorsunuz bir senfonide artık. dalga seslerini çok güzel yapmışlar. kanun'la ney'in sohbeti. vapur sesleri.
mehter marşı teması.
ikinci bölümden izlenimler:
epeyce hareketli bir bölüm. bol davul kullanılmış. sanki bir koşuşturma var gibi.
üçüncü bölüm:
tasavvuf müziği ile başlıyor.
dördüncü bölüm:
neşeli bir flüt melodisiyle başlıyor. aralarda vapur düdüğünü duyabilirsiniz. ve darbuka çıkıyor sahneye.
beşinci bölüm:
adının tef olduğunu sandığım bir aletle başlıyor bu bölüm. ritimli ve sonra da ezgi başlıyor.
altıncı bölüm:
kanun soloyla başlıyor. batının harp'ı varsa türkiye'de de kanun var diyor. sonra, aniden başlayan bir parça, darbuka ve zil sesi. dümteka dümtek ritmini duyabilirsiniz. ritim daha da hızlanıyor ve evet bir klasik türk müziği parçası dinliyormuşsunuz gibi oluyorsunuz.
son bölüm:
derin bir davul sesiyle başlıyor. ney'le devam ediyor. bu bölümde, ilk bölümdeki ana temaya geri dönülüyor ve yine hüzünlü bir bölüm. davul sesleri sanki top sesleriymiş gibi geliyor. ve dalga sesleriyle bitiyor.
bu senfoniyi ney, darbuka, kanun, tef çalabilen müzisyenler bulamayan orkestra çalamaz. bu senfoni de ileride tutulursa, bu enstrümanları, aksak ölçüleri bütün dünya dinliyor olur.
açıkçası, hissedip düşünmeyen milletler kıymetli şeyler üretemezler ve güdük kalırlar. fazıl say'ın yaptığı hissedip düşünmeyle ilgili. bence istanbul senfonisi keyifli bir müzik olmuş.