beyin yerine beyinciğini kullanan yazar saçmalaması. özgürlükten ne anladıklarını gerçekten merak ediyorum. bu tarz başlıkları okurken sıkça aklıma dostoyevski'nin ''ölü evinden anıları'' gelir. mahkumların hastalıklı fikirleri içselleştirip bunların yılmaz savunucuları haline dönüştüğüne şahitlik ederiz dostoyevski'nin kaleminde. çoğu mahkum haksız ve gereksiz yere orada olmasından daha ziyade bu çarpık, hastalıklı fikirler ve onların yarattığı hastalıklı ilişkiler ile mahkumiyet hayatlarını sürdürmektedir. neredeyse hiç kimse bu çarpıklıkların farkına varabilecek bilinç ve derinlikte değildir ve işin garip tarafı tüm bu zahiri ve lokal gerçeklik hayatlarının yegane rehberi haline dönüşmektedir. çarpık sistem, çarpıklığını benimseyip onu kendi argümanlarından daha şiddetle savunan müritler yaratmakta, belkide sistemin var edicileri bunu şaşkınlık ve memnuniyetle izlemekte. türkiye sınırları içerisinde yaratılmış gerçeklik algısı, dünyayla ilişkisi olmayan, zahiri, dogmatik bir gerçeklik algısı durumunda. işin enteresan tarafı sistem eli ile şekillendirilmiş ideal insan tiplemesi, ''ölü evindeki anılar''ın mahkumlarından pek farklı değil. bu insan modelinin paralize olmuş aklının ürünü olan fikirleri, önerileri saçmalık mertebesine ulaşmaktadır. basit bir özgürlük problemini grift bir sorunun parçası haline getirmek yine bu düşünce sahiplerinin eseri olarak ortaya çıkmaktadır. yarı kapalı cezaevi konumundaki türkiye'nin dönüşüm sancılarını bize has şekilde yaşamaktayız. işin güzel tarafı eskisinden çok daha fazla fikir kendi medyasını yaratıp halkın dimağında yer bulmakta ve insanlar bir nebze de olsa bu saçmalıkların farkına varabilmekte. bu başlığı açanın 16 yaşında lise talebesi olduğu gerçeği bile aklının paralize olduğu gerçeğini değiştirmemekte.