orwell'i kendi çağında sui generis kılan sanat ve propagandayı birbiri içersinde eritmesidir, bu minvalde yaratıcı anlatım ve ifadenin bu iki karşıt formu arasındaki kurduğu dengedir. bu bilhassa papazın kızı isimli romanın girişindeki cümlelerden anlaşılabilir girişte kullandığı "purple passage"lar bunu tanıtlar;
misal burmese days'in giriş cümlesi ele alındığında;
"occasional faints breaths of wind, seeming cool by contrast, stirred the newly-drenched orchids that hung from the eaves. beyond the orchids one could see the dusty, curved trunk of palm tree, and the then blazing ultramarine sky".
orwell "why i write" isimli makalesinde sesi için kullanılan kelimelerin oluşturduğu "purple passage"lar ile dolu naturalistik romanlar yazmak istediğini belirtmiştir zaten yukarıdaki alıntıda da bu görünmekte: "newly-drenched orchids", "blazing ultramarine sky" gibi.
orwell'ın en çok bilinen eserleri kabaca özetlersek 1984 ve animal farm'dır. bunların dışındaki eserleri genellikle gözardı edilmiştir[türk okuyucusu tarafından] aslında anlatısal açıdan incelendiğinde oldukça dikkate değer eserleri mevcuttur diyebiliriz. [konuya girmeden önce şunu vurgulamak gerek ki; orwell'ın orwell yapan değerlerden birinin politika ve sanat arasında kurduğu dengedir] dikkate alınması gereken eserlerden birisi de clergyman's daughter[papazın kızı] isimli eseridir. ama bu eserde ulysses ile hemen hemen birbirine çok benzer bir nighttown sahnesi bulunmaktadır. bu sahne romanın pratogonisti dorothy'nin Trafalgar square'da geçirdiği gece ile ilgilidir ve ulysses'in de oldukça benzer sahnesi bulunmaktadır. hatta bu yüzden orwell bir çok eleştirmen tarafından joyce taklidi yapmakla suçlanmıştır.
aslında biraz irdelendiğinde bunun haksız bir eleştri olduğu farkedilebilecektir. sadece "stage direction" olarak benzerlikler olduğu kesin fakat bundan ötesinin varolduğuna inanmak zor;
DOROTHY [to Mrs McElligot]: Look at us all! Just look at us! What clothes! What faces!
MRS BENDIGO: You're no Greta Garbo yourself, if you don't mind my mentioning it.
MRS WAYNE: Well, now, the time DO seem to pass slowly when you're waiting for a nice cup of tea, don't it now?
MR TALLBOYS [chanting]: For our soul is brought low, even unto the dust: our belly cleaveth unto the ground!
CHARLIE: Kippers! Perishing piles of 'em! I can smell 'em through the perishing glass.
GINGER [singing]:
But I'm dan-cing with tears--in my eyes--
'Cos the girl--in my arms--isn't you-o-ou!
[Much time passes. Five strikes. Intolerable ages seem to pass. Then the door is suddenly wrenched open and the people stampede in
to fight for the corner seats. Almost swooning in the hot air, they fling themselves down and sprawl across the tables, drinking in the heat and the smell of food through all their pores.]
misal yukarıdaki pasajda "people" kelimesi incelendiğinde herhangi bir sıfat tarafından zenginleştirilmemiştir. daha şefkatli yazar bunu wretched ya da exhausted şeklinde bir ekleme ile zenginleştirebilir ya da daha farklı sıfatlar ile tezyin edebilirdi ve işin içine biraz duygu katabilirdi. fakat joyce'ın da benzer parçasında bu hissizliği duyarız. daha çok komik bir atmosfer hakimdir. fakat daha ilerki bir bölümde bilhassa dorothy'nin durumu betimlenirken sıfatlar ve ürettikleri pathos tüm gücü ile geri dönmüştür[So she stayed in London, and became one of that curious tribe, rare but never quite extinct--the tribe of women who are penniless and homeless.. ]
bu önceki pasajın duygusuzluğu, sürreal kaosu ve kakafonisi ile bir karşıtlık yaratabilmiştir. önceki pasajda ifade edilen duygusuzluğun yerine sempatik anlatıcı normatif ingilizcesiyle tekrar sahneye çıkması ise joyce'un apolitik artistik uzamının bilinçli olarak ihlal edilmesidir. çünkü joyce'un polifonik söylemlerinin okuyucu üzerindeki etkisi sürreal ya da sanrısaldır. bu tip bir anlatımla oluşturulan sıradan/olağan olanın fantastik olana dönüşümüdür. orwell'ın yukarıda ifade ettiğimiz karakterleri ise joyce'ın karakterlerinden dana sıradandır, bununla birlikte authorial ses'in geri dönüşü ise sıradan/olağan hissini güçlendirecek bir niteliğe haizdir. orwell'ın sosyalist propagandayı romana monte etmesi ve buna bağlı olarak da sürreal ve olağandığının karşısına gerçek ve sıradanı koyması onun sosyo politik estetiği ile oldukça uyumludur. bunun için orwell'ın bir ayağı her zaman gerçek üzerine basar. [bu ise desteğin bulunduğu sol ayağıdır]