namaz 3 vakit kilinsa da olur

entry35 galeri
    8.
  1. Mezheplere Göre Namazların Cem'i
    Namazların cemedilmesi meselesine temas eden rivayetlerin çokluğu, farklılığı ve değişik yorumlara kâbil oluşları gibi durumlar, ulemânın bu mevzuda değişik sonuçlara varmasına sebep olmuştur. Mezheplerin, bu meseledeki görüşleri şöyledir:

    Hanefîlere Göre
    Namazları cemetme, sadece Hac sırasında Arafat'ta ve Müzdelife'de yapılır. Arafat'ta cem'i takdîm yapılarak öğle ile ikindi birleştirilir; Müzdelife'de ise akşam te'hir edilerek yatsı ile birleştirilir. Yolculukta cemetmek câiz değildir. Ashap'tan Abdullah ibn Mes'ûd, Sa'd ibn Ebî Vakkâs ve Abdullah ibn Ömer gibi bazılarından da bu görüş rivâyet edilmiştir. Hasan Basrî, ibn Sîrîn, ibrâhim Nehaî, Esved gibi bir kısım selef de bu görüştedir. Bir rivâyette imam Mâlik'in tercihi de budur (el-Meydânî, istanbul ts., 1/185; Zuhaylî 1989, 2/350 vd).

    Mâlikîlere Göre
    Öğle namazı ile ikindi namazını, akşam ile yatsı namazını birleştirerek cem'i takdîm yahut cem'i te'hir tarzında kılmanın altı sebebi vardır: Bunlar da yolculuk, yağmur, karanlıkla birlikte çamur ve bayılmak ve benzeri hastalıklar, Arafat'ta Arafe gününde bulunmak, Müzdelife'de bayram gecesi bulunmak. Bu sayılan durumların hepsinde namazları birleştirerek kılmaya ruhsat vardır. Ancak Arafat ve Müzdelife'de namazları birleştirmek sünnettir.

    Seferde ise, namazları birleştirerek kılmak ruhsata bağlı olarak câizdir. Sefer ister uzun bir yolculuk olsun, ister mesâfesi kadar kısa bir yolculuk olsun fark etmez. Bu hüküm kara yolculuğu için olup, deniz yolculuğu için değildir. Zira ruhsatın kendine mahsus hususiyeti vardır. Karada yapılan yolculuğun da ma'siyet veya eğlence için olmaması gerekir (Zuhaylî, 2/351-354).

    Şâfiîlere Göre
    Şafiîler, namazların birleştirilerek kılınmasını sadece seferde, yağmurlu havada ve hacda Arafat ile Müzdelife'de câiz görmüşlerdir.

    Yağmur, eriyen kar ve buzlu havalarda namazları cem'i takdîm ile birleştirmek kılmak, tercih edilen görüşe göre, yağmur sebebiyle yolda eziyet çekme durumlarında uzak olan mescitte cemaatle kılanlar için câizdir. Şâfiî'nin yeni kavline göre, bu durumlarda namazları cem'i te'hir ile birleştirmek câiz değildir. Çünkü yağmurun devam edeceği kesin olarak bilinmemektedir, kesilebilir. Dolayısıyla özürsüz olarak namazın vaktini geçirmek söz konusu olabilir.

    Şafiî mezhebinde meşhur olan görüşe göre, cıvık çamur, şiddetli rüzgâr, karanlık ve hastalık sebebiyle namazları birleştirmek câiz değildir. Bu hüküm namazın vakitleri ile ilgili hadislere dayanmaktadır. Açık bir delîl bulunmadan bu hadise aykırı davranmak câiz olmaz.

    Yine Hz. Peygamber (s.a.s.)'in çok kere hastalandığı halde, hastalık sebebiyle namazları birleştirdiğine dair açık bir rivâyet nakledilmemiştir.

    Hacının Arafat'ta cem'i takdîm yapması, Müzdelife'de cem'i te'hir yapması menduptur.

    Yolculuk sebebiyle namazları birleştirme konusuna gelince: Hem cem'i takdîm, hem de cem'i te'hir tarzında kılmak câizdir. Namazları kısaltmada olduğu gibi, bunun şartı da yolculuğun uzun bir yolculuk olmasıdır. Bu da sefer mesafesi kadardır (Zuhaylî, 2/354-357)

    Hanbelîlere Göre
    Sekiz durumda namazları hem cem'i takdîm, hem de cem'i te'hir tarzında birleştirerek kılmak câizdir:

    1. Dört rekatlı namazların kısaltılmasını mubah kılacak ölçüde uzun bir yolculuk yapmak. Bununla beraber, bu yolculuğun haram ve mekruh bir yolculuk olmaması ve en az iki günlük bir mesafe olması gerekir. 2. Namazları birleştirmeyi terkedince zorluk ve zafiyete düşecek derecede hasta olmak. 3. Çocuk emzirmek. 4. Her namaz için su ile yahut teyemmüm yaparak temizlenmekten âciz olmak. 5. Vakti bilmekten âciz olmak. 6. istihâze (özür kanı) ve benzeri durumlar. 7-8. Özürlü olmak yahut yoğun derecede (meşru) meşguliyeti olmak: Meşgul olan yahut cuma ve cemaati terk etmeyi mubah kılacak bir özrü bulunan kimselerin namazlarını birleştirerek kılmaları câizdir.

    Yağmurlu zamanlarda akşam ile yatsı namazlarını birleştirerek kılmak câiz, öğle ile ikindiyi birleştirmek câiz değildir.

    Hac esnasında namazların birleştirilmesi, Arafat'ta öğle ile ikindi namazını öğle vaktinde cem'i takdîm şeklinde, akşam ile yatsı namazlarını ise, yatsı vaktinde Müzdelife'de cem'i te'hir şeklinde olur (Zuhaylî, 2/357-561).

    Özürsüz Olarak iki Namazı Cemetme
    Yukarıda zikrettiğimiz hadislerde, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in hac ve yolculukta namazları cemettiğini gördük. Mezhep imamlarının bu hadislerden istifadeyle vardıkları değişik hükümleri de zikrettik. Ve gördük ki, hiç bir mezhepte özürsüz olarak namazları cemetmek câiz değildir. Fakat bununla beraber, ibnu Abbas (r.a.)'ın bir rivâyetine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) özürsüz olarak da iki namazı cemetmiştir. Ama hiç bir mezhep bu hadîsle amel etmemiştir. Şimdi biz bu hadîsi ve daha sonra da bu hadîs hakkında ulemânın, özellikle Hanefî ulemâsının görüşlerini zikredeceğiz:

    ibnu Abbâs (r.a.) şöyle der: ;Resûlullah (s.a.s.) Medîne'de hiç bir korku ve yağmur (başka bir rivâyette korku ve sefer) yokken öğle ile ikindiyi, daha sonra da akşamla yatsıyı birleştirerek kıldı.;

    ibnu Abbâs'a (r.a.): Hz. Peygamber (s.a.s.) bunu niçin yaptı?; denildiğinde:

    - Ümmetini meşakkate sokmamak istedi. cevabını vermiştir (Buhârî;Mevâkît;, 12; Müslim, Müsâfirîn, 49, 50, 54, 56).

    Hadîs hakkında mülâhazalar:

    1. Buhârî ve Müslim'in bir rivâyetinde şu ilâve vardır: Hadîsi rivâyet eden râvi (Ebû Şa'sâ')'ya:

    - Zannederim, öğleyi te'hir ikindiyi ta'cil, keza akşamı te'hir yatsıyı ta'cil etmiş olmalı?, denildi. O da cevâben: Bunu ben de böyle zannediyorum! dedi.

    Hadîsi rivâyet eden râvî, hadîsden muradın ne olduğunu daha iyi bilir (es-Sübkî, 7/66). Aynı zamanda bu te'vîl Hanefîler'in de te'vilidir. Çünkü Hanefîler, Arafat ile Müzdelife'den başka bütün cemleri (iki namazı beraber kılmayı) cem-i sûrî diye te'vil etmişlerdir. Yani: Bundan murât, birinci namazı vaktinin sonunda kılmış; ikinci namazı da vakti girer girmez edâ etmiştir. Bu sûretle her iki namaz kendi vaktinde kılınmakla beraber, zâhiren iki namaz cemedilmiş gibi görünmektedir. (Tahâvî, 1/160-166).

    Esâsen öğlenin son vakti ile ikindinin ilk vakti, keza akşamın son vakti ile yatsının ilk vakti son derece kesin hatlarla ayrılmış değildir, ihtilâflıdır. Bu açıdan bakınca Hanefîlerin te'vîli isâbetli olmaktadır.

    2. Aynı hadîsin Müslim'de geçen: Resûlullah (s.a.s.) korku ve sefer hali olmaksızın öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı birleştirerek kıldı. şeklindeki rivâyeti için imam Mâlik:

    Ben bunun, yağmurlu günde yapılmış olacağını zannediyorum. demiştir (Muvattâ, Kasru's-Salât, 4; Müslim, Müsâfirîn, 49). Çünkü, hadisin rivayetinin birinde yağmur yoktu denmekle birlikte, diğer rivayetinde yağmur zikredilmemekte, sefer zikredilmektedir.

    3. Bu hadîs sahîh olmakla beraber, hadîsi rivâyet eden Tirmizî bu rivâyet hakkında şöyle beyanda bulunmuştur (Tirmizî, Salât, 138 ve Kitabu'l- ilel'in başında):

    - Benim kitabımda ibnu Abbâs (r.a.)'ın: Korku ve yağmur yokken Medîne'de namazların cemedilerek kılındığını bildiren hadîsi ile içki içene verilecek ceza ilgili bir hadisten başka ulemânın ittifâkla terk ettikleri bir hadîs yoktur. Tirmizî'nin bu itirafı, ulemanın ittifak halinde bu hadisle amel etmediğini göstermeye yeter.

    4. Ulemâdan bir cemâat, bu hadîslerle istidlâl ederek bir hâcetten dolayı hazarda (yolcu olmadığı zaman) dahi iki namazın cem edilmek sûretiyle kılınabileceğine kâil olanlar çıkmışsa da, onlar da bunun âdet edinilmemesini şart koşmuşlardır. ibn Sîrîn, Eşheb, ibnü'l-Münzir, Kaffâl ve Şâşi'l-Kebîr'in görüşleri budur (Hattâbî, 2/15; Tirmizî, Salât, 138; Nevevî, Şerhu Müslim, 5/226).

    5. ibnu Ebî Şeybe'nin Musannefindeki bir rivâyette Ebû Mûsâ, Özürsüz olarak iki namazı birleştirerek aynı vakitte kılmak, büyük günahlardandır. demiştir (Ahmed Davudoğlu, 4/2024).

    6. Hanefîler, ibnu Abbâs (r.a.)'in bu hadîsine karşılık, Buhârî ve Müslim'in ittifâkla ibnu Mes'ûd'dan rivâyet ettikleri şu hadîsi zikrederler: ibnu Mes'ûd (r.a.) şöyle demiştir: Ben Resûlullah (s.a.s.)'i şu ikisi hariç, bir namazı kendi vaktinden başka bir vakitte kıldığını görmedim: Arafat'ta öğle ile ikindiyi, Müzdelife'de akşamla yatsıyı birleştirdi. O gün sabahı da ilk vaktinde kıldı. (Buhârî, Hacc, 99; Müslim, Hacc, 292; Ebû Dâvud, ;Menâsik, 65).

    Ayrıca Hanefîler, Müslim'in rivâyet ettiği Ebû Katâde hadîsini zikrederler. Bu hadîste Resûlullah (s.a.s.): Uyuyakalmakta bir kusur işleme yoktur. Kusûr ancak uyanıkken bir namazı başka namazın vakti girinceye kadar geciktirmekle olur. buyurmaktadır (Müslim, Mesâcid, 311). Demek ki, namazı vakti haricinde kılmak için (gayr-ı kasdî) uyuyakalmaktan başka özür yoktur.

    7. Bedrüddîn Aynî, bu hususta şöyle der: Cemetmenin (hazarda sebepsiz) bir ruhsat olduğunu kabul ettik diyelim. Lâkin biz onu sûrî cem'e hamlederiz (Yani, ilk namaz son vaktine kalmış, ikinci namaz hemen ilk vaktinde kılındığından, ravi onu cem gibi görmüştür). Tâ ki haber-i vâhid, kat'î olan âyete muâraza etmesin. Âyetten murat: Namazlara devâm edin... (Bakara, 2/238), yâni onları vakitlerinde kılın! kavlidir. Allah Teâlâ: Şüphesiz ki, namaz belirli vakitlerde mü'minlere farz kılınmıştır.
    (Nisâ, 4/103) buyuruyor. Bizim kabul ettiğimiz görüş, hem âyetle, hem de hadîsle amel sayılır.

    8. Tahâvî'ye göre, Hz. Peygamber (s.a.s.), her namazın ilk vaktini ve son vaktini tatbikatıyla ashâbına göstermiştir. Her namazın kendine hâs bir vaktinin olduğunu onlara öğretmiştir. Öyleyse mâzeretsiz olarak bir namazı vaktinden sonraya bırakmak veya vaktinden önce kılmak doğru olmaz (Tahâvî, 1/165-166).
    1 ...